VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Fethullah Gülen'in 'Nursi' çözümü !

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Fethullah Gülen'in 'Nursi' çözümü ! Empty Fethullah Gülen'in 'Nursi' çözümü !

    Mesaj tarafından Admin Salı 3 Tem. - 2:54

    Fethullah Gülen’in “Nursi” çözümü !
    Fethullah Gülen, sorunlar karşısında hep üstadı Said Nursi’yi örnek alıyor..

    25 Eylül 2006 09:35


    Cemaatler-tarikatler yazı dizisi sürüyor.. Bugünkü konu ise Nurcular ve Fethullah Gülen..

    Türban eylemlerini eleştiren, İsrailli bebeklere ağlayan Gülen, Milli Görüşçüleri kızdırdı. Atatürkçüler ise "takiye" yapıyor sandı. Oysa onun yaptığı üstadı Said Nursi gibi sorunlara pratik çözümler üretmekti.

    Fethullah Gülen'in İzmir'deki faaliyetlerinde kullanmaya başladığı yeni hizmet yöntemi aslında devletin yapması ya da örgütlemesi gereken yardım organizasyonundan başka bir şey değildi. İlk evin oluşturulmasına yardım toplamak için cami cemaatine duyuru yapıldı. Kimi evin kirası için para verdi, kimi yatak, kimi tencere kimi de yiyecek içecek. Sonuç başarılıydı. Toplanan parayla gecekondu semtinde küçük bir ev kiralandı, verilen eşyalarla döşendi ve öğrenciler yerleştirildi. Bunu kısa sürede başka evler de izledi.

    AKYAZILI VAKFI

    Kiralanan evlerden biri Nefi Akyazılı isminde birine aitti. Yapılanlara tanık olan Akyazılı Bozyaka'daki evini bu iş için hibe etti. Hemen Akyazılı adına bir vakıf kuruldu. İmece usulüyle, yardımlarla 5 katlı bir bina yapıldı. Akyazılı Vakfı, Gülen'in faaliyetlerinde merkez üssü haline geldi. Ayrıca kamp işine de ağırlık verilmişti. Her kampı o yöredeki varlıklı kişilere finanse ettiriyorlardı. 12 Mart yönetimi İzmir'deki faaliyetlerinden hoşlanmadığı Gülen'i ilden uzaklaştırmayı denedi. 1972'de Edremit'e 1974'te de Manisa'ya tayin edildi. 1975'te gazeteci Hikmet Çetinkaya'nın ortaya çıkardığı Edremit'teki kampın boy boy fotoğrafları Cumhuriyet gazetesinde yayınlandı.

    İSTANBUL'A MERHABA

    Gülen seçimlerde desteklediği, hükümet ortağı Erbakan sayesinde 1976'da yeniden İzmir'e tayin oldu. Faaliyetlerine hız veren Gülen 1977 yılında Diyanet görevlisi olarak yurtdışına çıktı. Almanya'da çeşitli konuşmalar yaptı. Dönüşünde ünü daha da yayılmıştı. Yeni Cami ve Sultanahmet Camisi'nde verdiği vaazlarla bir ayağını İstanbul'a attı. Zaman zaman Türkiye'nin başka yerlerine de gidiyordu. Cemaati öyle hızla büyüdü ki gerek cemaate gerekse daha geniş kitlelere ulaşmak için 1978 yılında Sızıntı adında haftalık bir dergi piyasaya çıkarıldı. Ama Gülen cemaati o dönemde Fethullahçılar adıyla anılıyor ve aşırı İslami yaşamlarına vurgu yapılıyordu. Gülen'in o dönemde kasetlerle çoğaltılıp dağıtılan vaazları da radikal İslamcıydı. Tarihler 12 Eylül 1980'i gösterdiğinde ülkedeki herkes gibi Gülen ve cemaati de şaşkın ve endişeliydi. Ülkedeki Konya Mitingi'nin bile yapılabildiği "özgürlükçü" havada askerin böyle bir şey yapacağını kimse hesap etmemişti. Böylece ordunun aşırı İslamcı akımlara mutlaka müdahale edeceği gerçeği de öğrenilmiş oldu. Bu Gülen'in önünde çözüm bekleyen sorunlardan biri olarak yerini aldı. 12 Eylül ihtilali sonrasında Gülen'in hakkında "arama" kararı çıkarıldı. Ama görünürde olmasına, her yere girip çıkmasına karşın sorun yaşamadan dolaşabildi.

    ASKER KORKUSU

    1981'de Diyanet'teki resmi görevi olan vaizlikten istifa ederek ayrıldı. 1982'de Sızıntı dergisinde askeri öven ve yeni Anayasa'ya ilişkin referandumda evet oyu verilmesini içeren yazılar yayınlanmaya başladı. İyi bir başlangıç yapmıştı. 1983'te yapılan seçimlerde de Turgut Özal ve partisi ANAP'a destek vererek karşılığında çalışmalarını rahatça sürdürebilme izni kopardı. Yurt çapındaki gezilere ve vaazlara hız verdi. 1986'da Burdur'da gözaltına alındıysa da hemen İzmir'e götürüldü ve serbest bırakıldı. Aynı yıl askeri liselerde bazı öğrencilerin Fethullahçı olduğu tespit edilince çok sayıda öğrenci okullardan çıkarıldı.

    GÜLEN'İN FİKRİ DEĞİŞİYOR

    12 Eylül'ü unutmayan hatta kendi adına önemli dersler çıkaran Gülen 26 Kasım 1989'da İzmir Hisar Camisi'ndeki vaazında konuyu türban eylemlerine getirdi. "Sözde türban adına yürüyorum diyenler, istihbarat örgütlerince derdest edilince, bu başörtülü, mantolu veya çarşaflı kadınların çoğu erkek olarak çıktı ortaya. Ve bunların çoğu bir kostüm dükkanından nasılsa İslami kıyafetler almış, kendini sokağa atmış açık saçık kadınlar olduğu tebeyyün etti..." Milli Görüşçüler daha düne kadar aynı türden İslami yaşayışı savunan hatta Gülen'in ağzından çıkanlara inanamamıştı. Atatürkçü kesimlerse Gülen'in bu sözlerinin "takiye" olabileceği düşünüyordu. İslamcı kesimin genelinden farklı düşünmeye başladığı 1990'da Birinci Körfez Savaşı sırasında daha net bir şekilde ortaya çıktı. Saddam'ın Scud füzesiyle vurduğu İsrail'de ölen İsrailli çocukların görüntüleri televizyonlara yansımıştı. Gülen Scud füzesiyle vurulan İsrail'deki bebeklerin durumuna ağladığını söyleyince İslami kesimi bir kez daha kızdırdı.

    HER SORUNU ÇÖZEN PRAGMATİST İSLAMCI

    Gerileme dönemi Osmanlı'sında Nakşilerin başlıca kaygısı Batı medeniyeti karşısında gerileyen İslam medeniyetini yeniden üstün duruma geçirmekti. Bunun için buldukları formül Batı'ya ait gördükleri her şeyi reddedip İslam'a sıkı sıkıya sarılmaktı. Nasıl ki Said Nursi bu konuda çağdaşlarından daha pragmatik yaklaşarak Batı'nın feni ile İslam'ın maneviyatını birleştirme formülünü ortaya atmışsa Gülen de "hizmet" konusunda diğerlerinden daha pratik bir çözüm üretmişti. Kaldı ki Gülen bu pragmatizmi karşılaştığı her soruna çözüm üretmekte kullanmaktan çekinmedi. Said Nursi'ye göre en büyük amaç İslam'ı üstün kılmaktı. Bunun için Batı medeniyetine karşı bir savaş verilmeliydi. Ama yeni çağda bu manevi alanda bir moral savaşı olacaktı. Bunun için de İslam'ın güçlenmesi lazımdı. Müslümanlar İslam'a daha sıkı sarılacak, daha fazla kişi İslam'ı benimseyecek, İslam güçlenecekti.

    PRAGMATİZM NEDİR?

    Düşüncelerin, politikaların ve önerilerin değerlerinin yararlılıkları, işlerlikleri ve uygulanabilirlikleri ile belirlenmesi ilkesine dayanan bir görüştür. Eylemin öğretiden, deneyimin sabit ilkelerden önce geldiğini savunur. Pragmatistlere göre bir düşünce, yaşamımız için elverişli olduğu sürece "doğrudur."

    TAKİYECİ KUŞKUSU

    Gerek Nursi gerekse Gülen birer pragmatist olarak "en büyük amaçları" için ne gerekiyorsa onu yapıyorlardı. Türban eylemlerinin çarşaflı erkekler ya da İslamcı kıyafet giyen başı açık kadınlar tarafından yapıldığını söyleyen Gülen işi 'türban bir teferruattır, fütuhattır' deme noktasına kadar vardırdı. Ancak bu pragmatizm Gülen'in kendi öğretisinden de gelmiyordu. İlhamını fikri ilkelerini aldığı Said Nursi'den alıyordu. Nursi de örneğin başlangıçta İslam'ın siyasette kullanılmasını istememiş talebelerine de siyaseti yasaklamıştı. Çünkü o dönemde siyasete girmek Atatürk'ü karşısına almak demekti. Ama 1950'lerde Nursi siyasete parti kurarak girmeyin ama seçmen olarak girebilirsiniz diyerek DP'ye destek vermişti. Nursi'nin bu özelliğini bilmeyenler Gülen'in eski ve yeni davranışlarını yan yana getirerek onun "takiye" yaptığını yani karşısındakini kandırmak için kendini olduğundan farklı gösterdiğini kolayca söyleyebilir.

    Sabah
    Nevzat Atal - Erdal Şimşek

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz 19 Mayıs - 21:51