VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor !

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Empty Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 2 Tem. - 13:22

    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor !
    Son halife Abdülmecid Efendi mayodan utanmıyordu.. Peki Başbakan neden çekiniyor?

    20 Ağustos 2006 10:26
    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! 5178410
    İşte Milliyet yazarı Can Dündar'ın bugünkü köşe yazısı:

    Halife tatilde
    Başbakan Erdoğan bir kez bile denizde görünmüyor. Sahillerde örtü ve haşema moda oluyor. Peki İslam dünyasının halifesi bile ailesiyle denizde mayoyla görüntülenmekten çekinmezken başbakan niye utanıyor?
    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Yazdun10

    Başbakan Erdoğan ailesiyle tatilde... Önceleri arkadaşı Remzi Gür'ün Ekinlik Adası'ndaki yazlığına ailesiyle birkaç kaçamak yaptı. Sonra da Antalya'nın lüks Rixos Oteli'nde daha uzunca bir dinlenmeye çekildi.

    Beni başbakanların tatil yapanı değil, yapmayanı endişelendirir. O yüzden Erdoğan'ın yoğun çalışmalara ara verip kendine, ailesine vakit ayırmasını, dinlenip biraz kitap okumasını, farklı dünyalara yelken açmasını çok sağlıklı buluyorum.

    Yalnız ilginç olan bir şey var: Karadenizli başbakanın tatilde bir kare bile fotoğrafı çekilemiyor.

    Elbette kimse tatile fotoğrafçı ordusuyla çıkmak istemez. Tatil biraz inziva yeridir; insan uzakta kendisiyle baş başa kalmak ister. Bu, herkes için anlaşılabilir bir taleptir.

    Lakin başbakanın mahremiyet arayışı bir hayli sorunlu oluyor.

    Sahil güvenlik botlarının barikatı arkasında tekneye biniyor. Peşine düşen foto muhabirleri ve kameramanlar bir güvenlik ordusu tarafından engelleniyor. Başbakan denize girerken görüntülenmesin diye her türlü önlem alınıyor, çevrede kuş uçurtulmuyor.

    Mahremiyet hak ama gizliliğin bu kadarı kuşku uyandırıyor.

    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Yazdun11

    Eskilerden farkı ne?
    Yadırgamamızın nedeni, Erdoğan'ın selefleri arasında bu kadar itinayla gizlenen tatilciler olmamasından...

    Florya'da kendisini görüp yanına koşan yurttaşlarıyla birlikte neşe içinde yüzerken fotoğraf çektiren Atatürk'ü düşünün.

    Ya da 82 yaşında yüzme stilini düzeltmek için ders almaya başlayan ve çivilemeleriyle aklımıza kazınan İsmet Paşa'yı...

    Siyaset albümümüz Menderes'ten Demirel'e, Özal'dan Çiller'e, Yılmaz'dan Baykal'a kadar tüm liderlerin deniz kenarında mayolu fotoğraflarıyla doludur.

    Erdoğan'ın bu listede bir istisna teşkil etmesi neden?

    Kaç göç döneminin deniz hamamlarına dönüş sevdası mı bu?

    Son yıllarda giderek yaygınlaşan haşemayla görünmeme kaygısı mı?

    Yoksa aileyle uluorta denize girerken görüntülenmenin itikattan bir şeyler alıp götüreceği inancı mı?

    Eğer bu sonuncusu ise belki Erdoğan'ı ve diğer dini bütün yurttaşları rahatlatacak bir görüntü sunabiliriz.

    Tarihi film
    İslam dünyasının son halifesi Abdülmecid Efendi'nin sürgün günlerine ait görüntüler bunlar... Muhtemelen Fransa sahillerinde çekilmiş, tarihi bir film...

    Abdülmecid Efendi kendisini görüntüleyen kameraya gülümseyerek geliyor, üzerindeki şık yazlık takımını çıkarıyor ve içindeki mayosuyla Akdeniz'e dalıyor.

    Görüntünün devamında yine yazlıkta, halifenin ailesini gösteren görüntüler var. Orada da çocuklar sahilde, denizde mayolu, neşe içinde oynaşıyorlar.

    Hangisi doğru?
    Peki İslamı gerekçe gösteren 100 binlerce insan denizlere şalvarla koşarken, baldırlarını haşemayla gizlerken, hatta denize girmeyi reddederken, İslam halifesi nasıl olup da uluorta kameralar karşısında, hem de mayoyla kendini sulara bırakabiliyor?

    a) Şimdikiler İslamı yanlış yorumluyor?

    b) Halife Abdülmecid Efendi çok özel bir insandı.

    Cevap: İkisi de doğru...
    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Yazdun12

    Çağdaş bir halife
    Kocaman beyaz sakalı ve siyah mayosuyla denize giren bu yaşlı adamın kendinden öncekiler ve sonrakilerden farkını kavrayabilmek için onun fırtınalı yaşamından kısaca söz etmeliyiz:

    Abdülmecid Efendi, Sultan Abdülaziz'in oğlu... Çocukluğu boyunca ulemadan din dersleri aldı. Yaşamında İslamın esaslarını uygulamaya özen gösterdi.

    Beş vakit namaz kılar, cumaları aksatmazdı. Sarayında Türk gelenek göreneklerinin uygulanmasına büyük önem verirdi. Sabah namazından sonra daima Kuran okur, gündelik işlerine ondan sonra başlardı.

    Aynı zamanda da Batı kültürünü özümsemişti. Arapça ve Farsçanın yanı sıra Fransızca ve Almanca da öğrenmişti. Sanatçı ve aydın bir kişiliği vardı. At binme, avcılık, eskrim dersleri aldı.

    Kütüphanesine Avrupa gazetelerini getirtir, Almanya'dan, Fransa'dan kitaplar ısmarlar, Batı sanatını ve edebiyatını yakından takip ederdi. Yasaklanan yayınları bile gizlice getirtip okurdu.

    Tiyatro temsillerini kaçırmazdı.
    Şiir yazardı. Mimari çizimler yapardı. Süsleme sanatıyla ilgiliydi. Ve iyi bir ressamdı.

    "Demokrat veliaht"
    2004'te Yapı Kredi Yayınları tarafından çıkarılan "Hanedandan Bir Ressam" kitabında onun hayatı kadar, resimleri de yer alıyor. Bu resimlere bakarsanız, onunkinin amatör bir ressamlığın ötesine taştığını görebilirsiniz.

    Yaşadığı sarayları Avrupa usulü mobilyalar ve değerli bitkilerle donatmıştı. Sosyal bir insandı. Sandalda seyahat eder, Beyoğlu'nda yaya dolaşır, kitapçılara uğrar, alışverişini bazen kendisi yapardı.

    Ermeni Kadınlar Birliği'nin başdestekçisi, Hilal-i Ahmer cemiyetinin fahri başkanıydı. Kadınların eğitim görmeleri, bilim ve sanatta başarılı olmaları için uğraşıyordu.

    Çocuklarını Avrupa'da okuttu.
    Hürriyete sevdalı olduğundan "Demokrat veliaht" olarak tanındı.

    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Yazdun13

    M. Kemal tebrik etti
    Kurtuluş Savaşı yıllarında milli mücadeleden yana tavır aldı. Oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi, 1921'de Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya kaçmıştı.

    1922'de saltanat kaldırılıp da Sultan Vahideddin İstanbul'u terk edince Ankara Hükümeti Abdülmecid Efendi'yi halife seçti..

    Mustafa Kemal Paşa tarafından tebrik edildi. İstanbul camilerinde adına Türkçe hutbeler okutuldu.

    Ancak cumhuriyet ilan edilip hilafet kaldırılınca çıkarılan yasa gereği Abdülmecid Efendi eşleri, çocukları, sekreteri ve özel doktoruyla birlikte 72 saat içinde yurtdışına çıkarıldı. Otomobiline binerken "Ben ölsem dahi kemiklerim bu milletin refahına dua edecektir" dedi.

    Sürgün yılları
    Şimdi İsviçre ve Fransa'daki sürgün yılları başlıyordu.

    Paris'te cumaları camiye gidiyor, fesini yine başında taşıyor, kunduralarını Paris'te yaşayan İstanbullu bir Ermeni ustaya yaptırıyordu.

    Öte yandan Avrupa'yı geziyor, Batılı ressamlarla yeni sanat akımları üzerine sohbetler yapıyor, konserleri, sergileri kaçırmıyordu.

    23 Ağustos 1944'te yani 62 yıl önce bu hafta öldüğünde vasiyeti üzerine İstanbul'a defnedilebilmesi için girişimlere başlandı. Cenazesi 10 yıl boyunca Paris Camii'nin bir hücresinde tahnit edilmiş olarak bekletildi. Ancak Ankara defin talebini reddetti. Ve "son halife"nin cenazesi, Suudi Arabistan'a götürülüp Medine'de toprağa verildi.

    Halifenin İslamı
    İlk kez açılan özel bir arşivdeki bu filmden alınan fotoğraflar, bugün için büyük önem taşıyor.

    Çünkü bize İslam dünyasının çağdaş halifesiyle, bugün iktidarda olan anlayışı kıyaslama şansı veriyor.

    Halife böyleyse, bugünkü ne?

    Milliyet
    Can Dündar

    http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=150407


    En son tarafından Salı 25 Ara. - 21:46 tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Halife bile mayolu, Başbakan utanıyor ! Empty HALİFE NEDEN MAYOYLA DENİZE GİRERDİ DE BUNLAR GİRMİYOR?

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 2 Tem. - 14:00

    Haberturk

    HALİFE NEDEN MAYOYLA DENİZE GİRERDİ DE BUNLAR GİRMİYOR?
    ANALİZ

    ''Beyaz Türk'' teriminin tesisine katkılarımı bilen bilir. Şimdi yeni bir terim daha tesis etmek istiyorum..

    Can Dündar geçen hafta Milliyet'te, son halife Abdülmecid efendinin mayolu denize girmesini örnek göstererek özetle soruyor:

    ''Abdülmecid efendi İslam'ın halifesi.. Ama aynı zamanda ressam, müzisyen.. Çocuklarını Avrupa'da okutuyor ve denize mayo ile giriyor. Halife böyleyse, bugünkü liderler neden mayo ile denizde görünmekten çekiniyor?''

    Cevaplayalım .

    Türkiye'deki İslami hareket ''dinsel'' değil, sınıfsaldır. İslam son 70 yıldır, bu coğrafyada zenginin değil, başörtülü fakir fukaranın dini olmuştur. Bugünkü iktidar da başörtülü fakir fukaranın secimle işbaşına gelmesinden başka bir şey değildir. Demokrasilerde fukaralar da yönetime seçilebilir. Demokrasi, elit, aydın ve zengin tahakkumune izin vermediği içindir ki de iyi bir rejimdir.

    Abdülmecit efendinin hayat duruşunu, İslam'ın halifesi olmasına rağmen belirleyen din değil, sınıfıdır. Mayo ile denize girmek sınıfsal bir konudur. Dikkat edilirse aynı tarihlerde İngiliz aristokrasisinin de denize mayo ile girdiği görülür. Atatürk devrimleri ile birlikte burjuvazi ile din arasındaki ilişki kopunca, din köylülere kalmıştır. Oysa din köylülere bırakılamayacak kadar mühim bir şeydir, Türkler şu anda acıyla bu gerçeği öğreniyor. Dindar köylüler çok partili rejimle birlikte şehirlere göçüp ''Büfeci'' olurken köylü İslam'ını da şehirlere getirmişlerdır..

    Bugun Türkiye'de iktidarda olan da işte bu sınıftır. Bu sınıfın siyası ideolojisine ben ''Büfeci İslam'ı'' diyorum.

    Büfeci İslamı'nı biraz açalım. Büfeci, köylülükten kurtulmuş ama daha işadamı olamamıştır. Fakat önemli bir eşiktedir. İşadamı ''evrensel'' bakar ''sınıflarüstü'', ''siyaset üstü''' hatta ''dinlerüstü'' düşünür. Büfeci akrabacıdır, klancıdır. Herşeyi 3 metrekare dükkanı kadar bilir. Muhasebesi 3 metrekaredir, siyaseti 3 metrekaredir, dış politikası 3 metrekaredir. ''Serbest piyasa'' ekonomisini, ''serbest bir ekonomik rejim'' zanneder, demokrasi ve insan hakları ile entegral irtibatını bilmez. Zanneder ki Amerika zengin olduğu için insan hakları vardır. Oysa İnsan hakları olduğu için zengin olmuştur Amerika, çözemez . Dünya haritası çok sadedir büfecinin: Yahudi dünyayı sömürür. Araplar, din kardeşimizdir. Yunan düşmandır. Papa Hristiyan aleminin başkanıdır. Türkiye'miz çok güzeldir. Uğur Dündar araştırmacı gazetecidir. Kuşburnu şekere iyi gelir. Televoleler ahlakımızı bozmaktadır. .

    Ticareti, karı, borcu da limitlidir büfecinin. Bayilikten ne kadar kazanılıyorsa o kadar kazanır. Sigaradan 20 kuruş, gazeteden 15 kuruş. Çok bayilik almaya çalışır. Ne kadar çok bayiliği varsa durumu o kadar iyileşir. Baraj gölünde öğrenmiştir yüzmeyi. Denizle ilgisi limitlidir. Ailesi suya girerken ''İslam'' olduğu için değil, ''büfeci'' olduğu için saklanır.

    Abdülmecit efendi, ''modern halife'' olduğu için değil, ''burjuva'' olduğu için denize mayoyla giriyordu sevgili Can. Bugünkü kabinede ben saydım Başbakan dahil tam 8 tane bayii var. Bayii büyük büfeci demektir..

    Ama büfecilik kötü bir şey değildir. Bugün o, denize mayoyla girmese bile, zengin doğacak çocukları mayoyla denize girecek demektir Gelişmeye, büyümeye en yatkın kesimdir büfeciler. Yatay değil dikey büyürler. Ben mesleğimin ilk yıllarında Ankara'da çok değerli büfeciler tanıdım. Hamamönü büfesinin Mevlüt Amca'sını, Firdevs ablasını hiç unutmadım.

    Sevgiyle anıyorum sigara bulunmaz ''tek kanallı gizli komünist'' Türkiye'de bana sigara bulan Mevlut amcayı.

    ''Büfeci İslam'' terimini Giresun'un Alucra'sından Ankara'ya göçmüş bu öncü Türk büfeciye armağan ederken, kitap ve makaleleriyle beni aydınlanma köprüsünden geçiren sevgili hocalarım ve arkadaşlarım Prof. Şerif Mardin, Prof Nilüfer Göle, Prof. Nur Vergin ve Doç. Dr. Ertuğrul Özkök'e de sevgi ve saygılarımı yolluyorum.

    Haber Girişi: 22.08.2006 - 09:18

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz 19 Mayıs - 20:15