http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=4551367&tarih=2006-06-09
Ahmet Hakan Çoşkun: Türkiye sizinle rezil oluyor
ORHAN Pamuk davasında adliyede sergilenen "tehlikeli müsamere"yi görünce, "Ulan yine milletçe rezil olduk" diye tepki vermiştim.
Davayı izleyen Avrupalı parlamenterin tekmelenmesi dünya medyasında haber olunca, Canan Arıtman’ın tabiriyle, rencide olmuştum.
Ancak...
"Müsamereciler"in utandırma girişimi Orhan Pamuk davasıyla sınırlı kalmadı.
Hrant Dink davasında da sahne aldılar.
Onun "Ermeni" oluşunu falan gündeme getirip, vatana olan bağlılığını sorgulamaya kalkıştılar.
Bana düşen yine bir "milli utanç" idi.
* * *
Dikkat! Utanç sürüyor:
Aynı "tehlikeli müsamere", bu kez Perihan Mağden davasında sergilendi.
Neymiş?
Perihan Mağden "halkımızı askerlikten soğutma" suçu işlemiş!
Peki o zaman soralım:
Bu ülkede "halkı askerlikten soğutmak" suç da, "halkı kendi vatanından utanır hale getirmek" suç değil mi?
Çünkü...
Bu yapılanlar, beni utandırıyor, rencide ediyor, küçük düşürüyor!
Ve ben bu küçük grubun yapıp ettikleriyle daha fazla rezil olmak istemiyorum.
Bu konuda Türk Ceza Kanunu’nda bir madde yok mudur acaba?
* * *
Şaka bir yana, artık işin tadı iyiden iyiye kaçmıştır.
Çünkü...
Bizim "Müsamereciler", şimdi de, Elif Şafak’ın "Baba ve Piç" adlı romanını dava konusu yapıp, bizi iyice rezil rüsva etmeye hazırlanıyorlarmış.
Neymiş?
Romandaki kahramanların konuşmalarında vatana ihanet söz konusuymuş.
"Ama onlar roman kahramanı! Hayali kişiler yani" falan demenin bir faydası olacağını sanmıyorum.
Sonuçta bu dava açılır, o roman yargılanır.
Ve bize de "Roman kahramanlarının yaptıkları konuşmalar nedeniyle yargılandığı bir ülkenin vatandaşı" olmak yükü kalır.
Böylece en hafifinden alay konusu yapılırız.
Peki o halde soralım:
Roman kahramanlarının vatan haini olduklarını ileri sürmek, başlı başına "ülkeyi küçük düşürme" hareketi değil midir?
* * *
Düşüncelerini açıklayan insanların yargılanmasıyla, zaten yeterince ayıp ediliyor.
Bir de işin içine bu "Vatan Yahut Silistre" ekibi girince, ayıp katlanarak büyümüyor mu?
Ne diyelim:
Yeter artık, küçük düşmek, utanmak, kısacası rezil olmak istemiyoruz!
TRT’den açıklama: Dini yayın artmadı
DÜN bu köşede çıkan değerlendirme üzerine TRT Genel Müdürlüğü’nden bir açıklama geldi.
"Cevap hakkı"na duyduğum saygı gereği bu açıklamayı "yorumsuz" olarak yayınlıyorum:
"TRT’de görsel dini programlar, 1974 yılından beri hazırlanmaktadır.
AKP iktidarı döneminde artış gösterdiği söylenen ’dini yayın’ konusu, söylentiden başka bir şey değildir. 12 Ocak 2004’te genel müdür değişikliği gerçekleştiğinde TRT’de dört adet dini program mevcuttu.
Bu programlar şunlardır:
BİR: İnanç Dünyası. 30 dakika. TRT 1
İKİ: İnanç Dünyası. 30 dakika. TRT INT
ÜÇ: İnanç ve Bilim. 30 dakika. TRT 2
DÖRT: Diyanet Saati. 60 dakika. TRT 4.
12 Ocak 2004’ten sonra (bugün itibariyle) yine dört adet dini program mevcuttur. Bu programlar ve süreleri şöyledir:
BİR: Yolcu. 30 dakika. TRT 1
İKİ: Hayat ve Din. 30 dakika. TRT 2
ÜÇ: Sonsuzluk Yolcusu. 30 dakika. TRT INT
DÖRT: İslam’ın Aydınlığında. 60 dakika. TRT 4
Görüldüğü gibi dini yayınlarda ne süre, ne adet olarak bir artış söz konusudur.
Dini programlar, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bakanlıklar, üniversiteler ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların hizmet ve desteği alınarak hazırlanmaktadır. TRT Genel Müdürlüğü. Hürriyet Gazetesi - 9 Haziran 2006
(Cuma, Haziran 09, 2006)
Ahmet Hakan Çoşkun: Türkiye sizinle rezil oluyor
ORHAN Pamuk davasında adliyede sergilenen "tehlikeli müsamere"yi görünce, "Ulan yine milletçe rezil olduk" diye tepki vermiştim.
Davayı izleyen Avrupalı parlamenterin tekmelenmesi dünya medyasında haber olunca, Canan Arıtman’ın tabiriyle, rencide olmuştum.
Ancak...
"Müsamereciler"in utandırma girişimi Orhan Pamuk davasıyla sınırlı kalmadı.
Hrant Dink davasında da sahne aldılar.
Onun "Ermeni" oluşunu falan gündeme getirip, vatana olan bağlılığını sorgulamaya kalkıştılar.
Bana düşen yine bir "milli utanç" idi.
* * *
Dikkat! Utanç sürüyor:
Aynı "tehlikeli müsamere", bu kez Perihan Mağden davasında sergilendi.
Neymiş?
Perihan Mağden "halkımızı askerlikten soğutma" suçu işlemiş!
Peki o zaman soralım:
Bu ülkede "halkı askerlikten soğutmak" suç da, "halkı kendi vatanından utanır hale getirmek" suç değil mi?
Çünkü...
Bu yapılanlar, beni utandırıyor, rencide ediyor, küçük düşürüyor!
Ve ben bu küçük grubun yapıp ettikleriyle daha fazla rezil olmak istemiyorum.
Bu konuda Türk Ceza Kanunu’nda bir madde yok mudur acaba?
* * *
Şaka bir yana, artık işin tadı iyiden iyiye kaçmıştır.
Çünkü...
Bizim "Müsamereciler", şimdi de, Elif Şafak’ın "Baba ve Piç" adlı romanını dava konusu yapıp, bizi iyice rezil rüsva etmeye hazırlanıyorlarmış.
Neymiş?
Romandaki kahramanların konuşmalarında vatana ihanet söz konusuymuş.
"Ama onlar roman kahramanı! Hayali kişiler yani" falan demenin bir faydası olacağını sanmıyorum.
Sonuçta bu dava açılır, o roman yargılanır.
Ve bize de "Roman kahramanlarının yaptıkları konuşmalar nedeniyle yargılandığı bir ülkenin vatandaşı" olmak yükü kalır.
Böylece en hafifinden alay konusu yapılırız.
Peki o halde soralım:
Roman kahramanlarının vatan haini olduklarını ileri sürmek, başlı başına "ülkeyi küçük düşürme" hareketi değil midir?
* * *
Düşüncelerini açıklayan insanların yargılanmasıyla, zaten yeterince ayıp ediliyor.
Bir de işin içine bu "Vatan Yahut Silistre" ekibi girince, ayıp katlanarak büyümüyor mu?
Ne diyelim:
Yeter artık, küçük düşmek, utanmak, kısacası rezil olmak istemiyoruz!
TRT’den açıklama: Dini yayın artmadı
DÜN bu köşede çıkan değerlendirme üzerine TRT Genel Müdürlüğü’nden bir açıklama geldi.
"Cevap hakkı"na duyduğum saygı gereği bu açıklamayı "yorumsuz" olarak yayınlıyorum:
"TRT’de görsel dini programlar, 1974 yılından beri hazırlanmaktadır.
AKP iktidarı döneminde artış gösterdiği söylenen ’dini yayın’ konusu, söylentiden başka bir şey değildir. 12 Ocak 2004’te genel müdür değişikliği gerçekleştiğinde TRT’de dört adet dini program mevcuttu.
Bu programlar şunlardır:
BİR: İnanç Dünyası. 30 dakika. TRT 1
İKİ: İnanç Dünyası. 30 dakika. TRT INT
ÜÇ: İnanç ve Bilim. 30 dakika. TRT 2
DÖRT: Diyanet Saati. 60 dakika. TRT 4.
12 Ocak 2004’ten sonra (bugün itibariyle) yine dört adet dini program mevcuttur. Bu programlar ve süreleri şöyledir:
BİR: Yolcu. 30 dakika. TRT 1
İKİ: Hayat ve Din. 30 dakika. TRT 2
ÜÇ: Sonsuzluk Yolcusu. 30 dakika. TRT INT
DÖRT: İslam’ın Aydınlığında. 60 dakika. TRT 4
Görüldüğü gibi dini yayınlarda ne süre, ne adet olarak bir artış söz konusudur.
Dini programlar, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bakanlıklar, üniversiteler ve ilgili diğer kurum ve kuruluşların hizmet ve desteği alınarak hazırlanmaktadır. TRT Genel Müdürlüğü. Hürriyet Gazetesi - 9 Haziran 2006
(Cuma, Haziran 09, 2006)