Erdoğan hocam dedi mi demedi mi ?
Yalanlamasına rağmen ''hocam'' sorusunda ısrar eden Çölaşan'ı Ertuğrul Özkök değerlendirdi !
13 Nisan 2007 09:53
Ertuğrul Özkök'ün köşe yazısı
Hocam dedi mi demedi mi
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın basın toplantısını CNN stüdyolarında izledim.
İlk yorumlarımı da orada yaptım.
Gazeteye dönerken cep telefonum çaldı.
Arayan eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’tü.
Emin Çölaşan’ın sorduğu soru onu çok üzmüştü.
"Lütfen bunu düzeltin" dedi:
"Bu söz üzerime yapışıp kaldı. Başbakan hiçbir zaman bana ’Hocam’ diye hitap etmedi. O dönemde hem ben, hem Başbakan bunun doğru olmadığını açıkladık. Ama şimdi bu soru kasıtlı olarak yeniden soruluyor."
* * *
O telefonu kapattıktan üç beş dakika sonra Başbakan’ın Basın Danışmanı Akif Beki aradı.
O da aynı şeyleri söyledi.
"Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na ’Hocam’ diye seslenmesi söz konusu değildir ve böyle bir şey kesinlikle olmamıştır" dedi.
Ardından bu dedikodunun nereden çıktığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, kabinede iki bakana "Hocam" diye seslenirmiş.
Bunlar, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Beşir Atalay’mış.
Beki, "Başbakan her iki bakana da akademik geçmişlerinden dolayı ’Hocam’ diye seslenir. Ancak kalabalık bir toplantıda olduğu zaman Beşir Bey veya Mehmet Bey diye hitap eder" diyor.
Bu söylentinin çıktığı gün de şöyle bir şey olmuş.
Başbakan, Beşir Atalay’la arabaya binecekmiş, ona "Şöyle buyurun hocam" demiş.
O sırada Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de orada olduğu için, bazı kişiler, ona "Hocam" diyor sanmış.
* * *
Hilmi Özkök benim çok sevdiğim, saydığım bir komutandır.
Bana göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en iyi, teknolojiye, yeniliklere en açık komutanlarından biridir.
Hukuka saygısı da onun en önemli özelliğidir.
O yüzden Emin Çölaşan’ın bu soruyu neden sorduğunu tam anlamadım.
Bu soruyu da Emin Çölaşan’a sordum.
"Niye sormayayım ki" dedi. Ben, "Peki Büyükanıt’ın sözlerinden çok tatmin olmadığın için mi bu soruyu sordun" diye ısrar edince de, "Tabii ki olmadım. Ama başka ne desin ki" dedi.
Çölaşan, Başbakan’ın Özkök’e "Hocam" dediği konusunda ısrarlı.
Belki bantlar yeniden seyredilirse bu konu daha iyi anlaşılır.
* * *
Dün dikkatle izlediğim Büyükanıt, benim 3 haftadır yazdığım çizgide konuştu.
Demokratik bir ülkenin genelkurmay başkanı nasıl konuşursa, o da aynısını yaptı.
Herkesin merak ettiği soruya verdiği ve daha da önemlisi vermediği cevapların anlamı şudur:
"Biz Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olmayız. Ama beklentimiz şudur: Anayasa’nın sadece sözüne değil özüne de sadık olsun."
Büyükanıt, en provokatif soru olan "türbanla" ilgili konuda bile konuşmamaya özen gösterdi.
Bence çok da doğru yaptı.
Dün de yazdığım gibi, gerginlik mimarlarını belki biraz düş kırıklığına uğrattı ama Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki şüphe şalını tamamen çekip attı.
Bu konuşmayla artık bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde en küçük bir baskı şaibesi kalmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı seçimini en hür, en hukuki şekilde yapabilecektir.
* * *
Ama bir noktaya dikkati çekmek isterim.
Seçilecek yeni cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Türkiye’deki sivil ve askeri kurumların gösterdiği bu iyi niyete ve demokratik tavra uygun bir Cumhurbaşkanlığı profili çizmelidir.
Yani bütün ideolojik, dini takıntılar artık Çankaya Köşkü’nün kapısında bırakılmalıdır.
Büyükanıt’ın profilini çizdiği, Anayasa’nın "Sadece sözüne değil özüne de sadık" cumhurbaşkanı profili, hepimizin arzusu ve beklentisidir.
Bu cumhurbaşkanı, Türkiye’nin özlediği istikrar ve huzurun beklenen mimarı bile olabilir.
Yani onu bu kadar büyük bir tarihi zafer bekliyor.
Veya tarihi bir bozgun...
(Hürriyet)
Yalanlamasına rağmen ''hocam'' sorusunda ısrar eden Çölaşan'ı Ertuğrul Özkök değerlendirdi !
13 Nisan 2007 09:53
Ertuğrul Özkök'ün köşe yazısı
Hocam dedi mi demedi mi
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın basın toplantısını CNN stüdyolarında izledim.
İlk yorumlarımı da orada yaptım.
Gazeteye dönerken cep telefonum çaldı.
Arayan eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök’tü.
Emin Çölaşan’ın sorduğu soru onu çok üzmüştü.
"Lütfen bunu düzeltin" dedi:
"Bu söz üzerime yapışıp kaldı. Başbakan hiçbir zaman bana ’Hocam’ diye hitap etmedi. O dönemde hem ben, hem Başbakan bunun doğru olmadığını açıkladık. Ama şimdi bu soru kasıtlı olarak yeniden soruluyor."
* * *
O telefonu kapattıktan üç beş dakika sonra Başbakan’ın Basın Danışmanı Akif Beki aradı.
O da aynı şeyleri söyledi.
"Başbakan’ın Genelkurmay Başkanı’na ’Hocam’ diye seslenmesi söz konusu değildir ve böyle bir şey kesinlikle olmamıştır" dedi.
Ardından bu dedikodunun nereden çıktığını anlattı.
Başbakan Erdoğan, kabinede iki bakana "Hocam" diye seslenirmiş.
Bunlar, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Beşir Atalay’mış.
Beki, "Başbakan her iki bakana da akademik geçmişlerinden dolayı ’Hocam’ diye seslenir. Ancak kalabalık bir toplantıda olduğu zaman Beşir Bey veya Mehmet Bey diye hitap eder" diyor.
Bu söylentinin çıktığı gün de şöyle bir şey olmuş.
Başbakan, Beşir Atalay’la arabaya binecekmiş, ona "Şöyle buyurun hocam" demiş.
O sırada Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de orada olduğu için, bazı kişiler, ona "Hocam" diyor sanmış.
* * *
Hilmi Özkök benim çok sevdiğim, saydığım bir komutandır.
Bana göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en iyi, teknolojiye, yeniliklere en açık komutanlarından biridir.
Hukuka saygısı da onun en önemli özelliğidir.
O yüzden Emin Çölaşan’ın bu soruyu neden sorduğunu tam anlamadım.
Bu soruyu da Emin Çölaşan’a sordum.
"Niye sormayayım ki" dedi. Ben, "Peki Büyükanıt’ın sözlerinden çok tatmin olmadığın için mi bu soruyu sordun" diye ısrar edince de, "Tabii ki olmadım. Ama başka ne desin ki" dedi.
Çölaşan, Başbakan’ın Özkök’e "Hocam" dediği konusunda ısrarlı.
Belki bantlar yeniden seyredilirse bu konu daha iyi anlaşılır.
* * *
Dün dikkatle izlediğim Büyükanıt, benim 3 haftadır yazdığım çizgide konuştu.
Demokratik bir ülkenin genelkurmay başkanı nasıl konuşursa, o da aynısını yaptı.
Herkesin merak ettiği soruya verdiği ve daha da önemlisi vermediği cevapların anlamı şudur:
"Biz Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olmayız. Ama beklentimiz şudur: Anayasa’nın sadece sözüne değil özüne de sadık olsun."
Büyükanıt, en provokatif soru olan "türbanla" ilgili konuda bile konuşmamaya özen gösterdi.
Bence çok da doğru yaptı.
Dün de yazdığım gibi, gerginlik mimarlarını belki biraz düş kırıklığına uğrattı ama Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki şüphe şalını tamamen çekip attı.
Bu konuşmayla artık bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde en küçük bir baskı şaibesi kalmamıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Cumhurbaşkanlığı seçimini en hür, en hukuki şekilde yapabilecektir.
* * *
Ama bir noktaya dikkati çekmek isterim.
Seçilecek yeni cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Türkiye’deki sivil ve askeri kurumların gösterdiği bu iyi niyete ve demokratik tavra uygun bir Cumhurbaşkanlığı profili çizmelidir.
Yani bütün ideolojik, dini takıntılar artık Çankaya Köşkü’nün kapısında bırakılmalıdır.
Büyükanıt’ın profilini çizdiği, Anayasa’nın "Sadece sözüne değil özüne de sadık" cumhurbaşkanı profili, hepimizin arzusu ve beklentisidir.
Bu cumhurbaşkanı, Türkiye’nin özlediği istikrar ve huzurun beklenen mimarı bile olabilir.
Yani onu bu kadar büyük bir tarihi zafer bekliyor.
Veya tarihi bir bozgun...
(Hürriyet)