Barzani'yi Türkiye mi yarattı ?
Barzani'nin saç baş yolduran açıklamalarında Türkiye'nin hiç mi suçu yok ?
01 Mart 2007 12:11
İşte Bugün gazetesinden Murat Çelik'in köşe yazısı:
Barzani... Dün, bugün...
'Komutanım, babamın bana vasiyeti var; Türk devleti, Türk milleti çok büyük kolaylıklar göstermiş kendisine. 'Sana vasiyetimdir, sakın ola ki yaramazlık yapma. Türklere, Türkiye'ye sakın sorun çıkarma, hep iyi geçin, hep yanlarında ol' demişti bir gün bana."
Mesut Barzani, 1992 senesinde, dönemin Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Necati Özgen'e işte bunları söylemiş. Emekli Orgeneral Necati Özgen, Salı akşamı Habertürk'te yaptığımız Perde Arkası programına telefon bağlantısıyla katıldı ve 15 yıl önceki anısını anlattı. Ö z g e n , "92'deki büyük operasyon öncesi Barzani ile birlikte çalışıyorduk. Selahattin'de, Parlamento binasını geziyorduk. Duvarda, babası Molla Mustafa Barzani'nin büyük bir fotoğrafı vardı. O fotoğrafın altında durduk ve bana babasının Türkiye ve Türkler ile ilgili vasiyetini anlattı" dedi.
* * *
Necati Özgen'in, o dönem Türk makamları ile Barzani arasındaki ilişkiye dair anlattıklarından bir cümle de dikkat çekiciydi: "Kendisiyle Diyarbakır Ordu Evi'nde yemek yemiştik."
* * *
Dikkat ediyor musunuz? Talabani ve Barzani ile ilgili her haberde, yapılan her yorumda, "Eskiden böyle değillerdi", "Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği kırmızı pasaportlarla gezerken böyle konuşamıyorlardı" gibi cümleler sıralanıyor. Kürt liderlere "Hain" diyen de var, "nankörlük" ile suçlayan da... Kimse kusura bakmasın ama beni 'bugünkü durum' ilgilendiriyor. Bölgede görev yapan en yüksek rütbeli subay tarafından Ordu Evi'nde ağırlanan Barzani ile ilişkilerde bugün gelinen nokta bence esas olan.
İşte bu yüzden soruyorum: "Bizim, yani Türkiye'nin hiç mi hatası, hiç mi kusuru yok bugünkü tablonun ortaya çıkmasında?" Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'ın 'Kürdistan' sözcüğünü telaffuz ettiği bir ortamda, Talabani ya da Barzani'den ne yapmasını bekliyorsunuz ki? Çıkıp; "Biz zamanında sizin kırmızı pasaportlarınızla geziyorduk. Bizi Saddam'a karşı siz korumuştunuz. Sayenizde hayattayız. Babamın vasiyeti de var zaten" diye tövbekar olup "Siz ne derseniz onu yapalım, gelin bizi siz yönetin, alın Musul ve Kerkük de sizindir" mi diyecekler yani?
* * *
Ogünlerden bugüne gelinceye kadar biz ne yaptık ve tabii (belki daha da önemlisi) ne yapmadık? Türkiye bu soruyu soramıyor mu kendine? Ya da neden sormuyor? Emekli Orgeneral Özgen'e canlı yayında aynen bu soruyu sordum. Aldığım cevap önemli ve farklı yönleriyle tartışılmaya değerdi: "Evet kabul ediyorum; 36'ncı paralelin ileride bir Kürt Devleti oluşturma planı olabileceğini, ben bir asker olarak düşünemedim.
Ben bölgede teröristle mücadele ederken, her gün onlarca şehit verirken, dağda teröristin peşinde koşarken, operasyon yaparken, bunu düşünecek vaktim de yoktu, imkânım da. Evet ben (askerleri kastederek) düşünemedim doğru. Fakat bunu düşünecek olan da zaten siyasilerdi bence. O dönemlerin hükümetleri, siyasileri düşünmeliydi bunu."
Dedim ya... Oturulup enine boyuna muhasebesi yapılması gereken sözler bence Özgen'inkiler.
DTP kapatılmak mı istiyor?
Başlıktaki soru Ankara'da birçok farklı adreste soruluyor. Demokratik Toplum Partisi (DTP); tarzıyla, tavrıyla, durduğu noktayla ve yetkililerinin yaptığı açıklamalarla acaba 'kapatılmaya' mı oynuyor? Yani DTP'liler, seçimlerden önce partilerinin kapatılmasını mı istiyor? Parti kapatılırsa (ya da en azından kapatma davası açılırsa) DTP'liler, 'mazlum' görünmenin yanı sıra zaten üzerinde çalışıldığı konuşulan, seçimde 'bağımsız aday formülü'nü hayata geçirmek için gayet makul bir gerekçeye kavuşmuş mu olurlar? Kendileri "Hayır" diyor ama Ankara'da bu ihtimaller konuşuluyor işte.
Bugün
Murat ÇELİK
Barzani'nin saç baş yolduran açıklamalarında Türkiye'nin hiç mi suçu yok ?
01 Mart 2007 12:11
İşte Bugün gazetesinden Murat Çelik'in köşe yazısı:
Barzani... Dün, bugün...
'Komutanım, babamın bana vasiyeti var; Türk devleti, Türk milleti çok büyük kolaylıklar göstermiş kendisine. 'Sana vasiyetimdir, sakın ola ki yaramazlık yapma. Türklere, Türkiye'ye sakın sorun çıkarma, hep iyi geçin, hep yanlarında ol' demişti bir gün bana."
Mesut Barzani, 1992 senesinde, dönemin Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Necati Özgen'e işte bunları söylemiş. Emekli Orgeneral Necati Özgen, Salı akşamı Habertürk'te yaptığımız Perde Arkası programına telefon bağlantısıyla katıldı ve 15 yıl önceki anısını anlattı. Ö z g e n , "92'deki büyük operasyon öncesi Barzani ile birlikte çalışıyorduk. Selahattin'de, Parlamento binasını geziyorduk. Duvarda, babası Molla Mustafa Barzani'nin büyük bir fotoğrafı vardı. O fotoğrafın altında durduk ve bana babasının Türkiye ve Türkler ile ilgili vasiyetini anlattı" dedi.
* * *
Necati Özgen'in, o dönem Türk makamları ile Barzani arasındaki ilişkiye dair anlattıklarından bir cümle de dikkat çekiciydi: "Kendisiyle Diyarbakır Ordu Evi'nde yemek yemiştik."
* * *
Dikkat ediyor musunuz? Talabani ve Barzani ile ilgili her haberde, yapılan her yorumda, "Eskiden böyle değillerdi", "Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği kırmızı pasaportlarla gezerken böyle konuşamıyorlardı" gibi cümleler sıralanıyor. Kürt liderlere "Hain" diyen de var, "nankörlük" ile suçlayan da... Kimse kusura bakmasın ama beni 'bugünkü durum' ilgilendiriyor. Bölgede görev yapan en yüksek rütbeli subay tarafından Ordu Evi'nde ağırlanan Barzani ile ilişkilerde bugün gelinen nokta bence esas olan.
İşte bu yüzden soruyorum: "Bizim, yani Türkiye'nin hiç mi hatası, hiç mi kusuru yok bugünkü tablonun ortaya çıkmasında?" Amerikan Dışişleri Bakanı Rice'ın 'Kürdistan' sözcüğünü telaffuz ettiği bir ortamda, Talabani ya da Barzani'den ne yapmasını bekliyorsunuz ki? Çıkıp; "Biz zamanında sizin kırmızı pasaportlarınızla geziyorduk. Bizi Saddam'a karşı siz korumuştunuz. Sayenizde hayattayız. Babamın vasiyeti de var zaten" diye tövbekar olup "Siz ne derseniz onu yapalım, gelin bizi siz yönetin, alın Musul ve Kerkük de sizindir" mi diyecekler yani?
* * *
Ogünlerden bugüne gelinceye kadar biz ne yaptık ve tabii (belki daha da önemlisi) ne yapmadık? Türkiye bu soruyu soramıyor mu kendine? Ya da neden sormuyor? Emekli Orgeneral Özgen'e canlı yayında aynen bu soruyu sordum. Aldığım cevap önemli ve farklı yönleriyle tartışılmaya değerdi: "Evet kabul ediyorum; 36'ncı paralelin ileride bir Kürt Devleti oluşturma planı olabileceğini, ben bir asker olarak düşünemedim.
Ben bölgede teröristle mücadele ederken, her gün onlarca şehit verirken, dağda teröristin peşinde koşarken, operasyon yaparken, bunu düşünecek vaktim de yoktu, imkânım da. Evet ben (askerleri kastederek) düşünemedim doğru. Fakat bunu düşünecek olan da zaten siyasilerdi bence. O dönemlerin hükümetleri, siyasileri düşünmeliydi bunu."
Dedim ya... Oturulup enine boyuna muhasebesi yapılması gereken sözler bence Özgen'inkiler.
DTP kapatılmak mı istiyor?
Başlıktaki soru Ankara'da birçok farklı adreste soruluyor. Demokratik Toplum Partisi (DTP); tarzıyla, tavrıyla, durduğu noktayla ve yetkililerinin yaptığı açıklamalarla acaba 'kapatılmaya' mı oynuyor? Yani DTP'liler, seçimlerden önce partilerinin kapatılmasını mı istiyor? Parti kapatılırsa (ya da en azından kapatma davası açılırsa) DTP'liler, 'mazlum' görünmenin yanı sıra zaten üzerinde çalışıldığı konuşulan, seçimde 'bağımsız aday formülü'nü hayata geçirmek için gayet makul bir gerekçeye kavuşmuş mu olurlar? Kendileri "Hayır" diyor ama Ankara'da bu ihtimaller konuşuluyor işte.
Bugün
Murat ÇELİK