VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Oruç İslamiyetten önce de vardı !

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Oruç İslamiyetten önce de vardı ! Empty Oruç İslamiyetten önce de vardı !

    Mesaj tarafından Admin Salı 3 Tem. - 2:46

    Oruç İslamiyetten önce de vardı !
    Orucun İslamiyet'ten de önce olduğunu biliyor muydunuz?

    24 Eylül 2006 17:29


    PROF. DR. M. SAİM YEPREM
    Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi..

    Hicretten bir buçuk yıl sonra (MS 624) farz olan ramazan orucunun 1425. yılını idrak etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu ayın milletimiz, İslam Dünyası ve bütün insanlık âlemi için barış ve huzur ortamının oluşturulmasına vesile olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyor, ramazanınızı kutluyorum.
    Bildiğiniz gibi ramazan ayı Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı aydır. Hicretten 12 yıl önce, MS 610 yılında, ramazan ayının 27. günü Kadir gecesinde, Hz. Muhammed (a.s.) a Mekke'de peygamberlik tebliği ile birlikte Allah'ın Kelâmı Kur'an-ı Kerim, Alak Suresi'nin ilk beş ayeti ile başlayarak inmeye başlamış ve 23 yıl boyunca MS 632 yılına kadar peyderpey gelen ayet ve surelerle tamamlanmıştır. Bu olayı bizzat Kur'an-ı Kerim bizlere bildirmektedir:

    İlk mesaj: Okumak
    "Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak [ilk defa] bu ramazan ayında indirilmiştir. 002/Bakara/185"
    "BİZ bu [ilahi kelâm]ı Kadir Gecesi'nde indirdik..097/Kadr/001"
    İslam alimlerinin önemli bir kısmı Hz. Peygamberin hadislerine dayanarak, Kadir Gecesi'nin ramazan ayının son on günü içinde olduğunu ve muhtemelen 27. gece olabileceğini ifade etmişlerdir. İlk gelen 5 ayet :
    "OKU yaratan Rabbin adına,
    insanı bir yumurta hücresinden yaratan!
    Oku, çünkü Rabbin Sonsuz Kerem Sahibidir,
    [insana] kalemi kullanmayı öğretendir,
    insana bilmediğini belleten. 096/Alak/1-5"
    İşte, bir ramazan gecesi Allah'ın insanlığa göndermeye başladığı ilk mesaj emir "Okumak, Kalem kullanmak" olmuştur. Biz de okuduğumuz zaman görüyoruz ve öğreniyoruz ki ramazan ayında bize farz kılınan oruç ibadeti bizden önce gelip geçmiş topluluklar için de söz konusu olmuştur: Nitekim bizzat Kur'an-ı Kerim bu gerçeği bize şöyle bildirmiştir:
    "SİZ ey imana ermiş olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı saygı ve sorumluluk duygularını kazanasınız. 002/Bakara/183"
    Görüldüğü gibi oruç ibadeti sadece şekli bir ibadet değil, içeriğiyle insanı beden ve ruh yapısıyla bir bütün olarak arındırıp yücelten bir ibadettir.

    Hasta olan başka gün tutsun
    Oruç İslamiyetten önce Arap Yarımadası'nda, Hanif'ler (Hz. İbrahim'in dinine mensup olanlar, ki Hz. Muhammed (a.s.) de bunlardandı) tarafından da tutuluyordu. Daha sonra gelen ayetlerle farz olan oruç ramazan ayına tahsis edilmiştir.
    Ramazan orucu farz olduktan sonra Müslümanlar Yahudilerin yaptığı gibi güneş battıktan sonra oruca başlıyorlar ve ertesi gün tekrar batana kadar 24 saat, gece gündüz fasılasız devam ediyorlardı. Sonra Bakara Suresi 184-187.. âyetlerle oruç gündüze tahsis edilmiştir:
    "Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak [ilk defa] bu ramazan ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde [aynı sayıda oruç tutsun]. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama [belirlenen günlerin] sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve [O'na] şükretmenizi [ister].
    "Kullarım sana beni sorarlarsa, ben onlara pek yakınım. Bana dua edenin duasına karşılık veririm. Öyleyse onlar da benim davetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böylece doğru yolu bulsunlar."
    "Oruç tuttuğunuz günlerin gecesinde eşlerinizle ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizi günahtan koruyan bir elbise, siz de onları koruyan bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize karşı koyamadığınızı bildiği için tövbenizi kabul edip sizi bağışladı. Şimdi onlarla beraber olun ve Allah'ın size vereceği nesli kazanmaya bakın. Fecir vakti, beyaz ipliğe benzeyen sabah aydınlığını siyah ipliğe benzeyen karanlıktan ayırıncaya kadar yiyip için. Orucu ertesi geceye kadar tutmaya devam edin. Mescitlerde itikâfa çekildiğinizde eşlerinizle ilişkide bulunmayın. Bunlar Allah'ın belirttiği yasak bölgelerdir; sakın o bölgelere yaklaşmayın. İşte Allah fenalıktan sakınıp korunsunlar diye âyetlerini insanlara böyle açıklar."

    On bir ayın sultanı
    Bu kısa takdimden sonra şunu ifade etmek gerekir ki ramazan ayı, içinde oruç ibadetiyle birlikte hem sırf Allah'a tahsis edilen ibadetler nevinden ve hem de Allah'ın kullarına karşı görevler yönünden birçok etkinliklerin bulunduğu ve bunların bir bütün halinde kişiyi birey olarak ve bu bireylerin içinde bulunduğu toplumu da bütün olarak arındırmayı hedefleyen, yücelten bir karaktere sahiptir.
    Ayrıca, bunlar, i'tikâf, zekât, fitre, fidye gibi kişisel ve sosyal nitelikli farz ve nafile ibadetler ile birlikte, yardımlaşma, paylaşım, başkalarını kendine tercih etme (Isâr), dayanışma, iftarlar, aşırıya kaçmayan meşru sınırlar içindeki eğlenceler, sohbetler ve daha nice güzellikleri barındırması yönünden adeta şölenler ayı olan ve bütün İslam dünyasında birlikte idrak edilip kutlanan ramazanın özellikleri ve güzellikleridir. Bu yüzdendir ki, ramazan, İslam dünyasında kutlu bir misafir olarak sevinçle, coşkuyla karşılanır ve hüzünle, dualarla uğurlanır ve on bir ayın sultanı olarak anılır.
    Yeri ve zamanı geldikçe sevgili okuyucularımızın sorularını cevaplarken gerekli açıklamaların da yer alacağı yazılarımıza bu girişle yetinerek başlıyor ve tekrar mubarek ramazanın hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

    Prof. Dr. Saim Yeprem kimdir?

    23 Ocak 1941 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1959'da İstanbul İmam-Hatip Okulu'ndan ve bir yıl sonra da İstanbul Pertevniyal Lisesi'nden mezun oldu. Bir süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne ve bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne de devam eden M. Saim Yeprem, 1963 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdi. 1977 yılında asistan olarak atandı. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü,1982 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi haline dönüştükten sonra, 1992 yılında profesör oldu. Yeprem, 1999-2000 akademik yılında atandığı İlahiyat Fakültesi Dekanlığı görevini bir süre yürüttü. Prof. Dr. M. Saim Yeprem, 2005 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliği'ne atandı. Yeprem'in uzmanlık alanıyla ilgili yayımlanmış çok sayıda telif ve tercüme, eser ve makalesi bulunuyor.

    Milliyet

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz 19 Mayıs - 4:27