VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Milli Gazete'nin ilginç konuğu !

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Milli Gazete'nin ilginç konuğu ! Empty Milli Gazete'nin ilginç konuğu !

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 2 Tem. - 20:34

    Milli Gazete’nin ilginç konuğu !
    Ertuğrul Özkök, Milli Gazete ile Prof. Erol Manisalı ilişkisini yorumladı..

    25 Ağustos 2006 11:45


    Ertuğrul Özkök, Atatürkçü-Ulusalcı kimliği ile tanınan Prof. Erol Manisalı'nın Saadet Partisi'ne yakınlığı ile bilinen Milli Gazete'de manşet olmasına değindi.

    Özkök, dinci gazetenin ilginç konuğu başlıklı yazısında taban tabana zıt isimlerin neden bir araya geldiklerini yazdı.

    İşte Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün bugünkü köşe yazısı:

    ‘MİLLİ Gazete’, dinci kesimin en az tirajlı gazetesidir.

    Tek özelliği dinci kesimin gazetesi olması değil.

    Aynı zamanda Necmettin Erbakan’ın manevi liderliğinden bir santim bile uzaklaşmayan Fazilet Partisi’nin yayın organıdır.

    * * *

    Geçen pazartesi bu gazetenin manşetinde kim vardı biliyor musunuz?

    Prof. Erol Manisalı.

    Bu isim bazılarınıza bir şey demeyebilir.

    Kuzey Kıbrıs Türklerinin ise çok iyi bildiği bir isimdir.

    Mümtaz Soysal ve Rauf Denktaş’la birlikte ‘uzlaşmaz’ kanadın en şahinlerini temsil eder.

    Avrupa Birliği’ne şiddetle karşıdır.

    Kendini ‘Atatürkçü ulusalcı’ olarak tarif eder.

    Laik rejimin en fanatik savunucularından biridir.

    * * *

    Erbakan’ın Milli Gazete’sinin geçen pazartesi günkü manşetinde işte bu Erol Manisalı vardı.

    Yanlış anlamayın, ona karşı eleştirel bir haberle değil.

    Tam aksine onun görüşlerini tamamen paylaşan bir mülakat ile.

    Başlık da şöyleydi:

    ‘Zulme alet olmayın.’

    Prof. Manisalı, Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesine şiddetle karşı çıkıyor ve bunun amacını şöyle yorumluyor:

    ‘İsrail ve ABD’nin bir sonraki hedefi için zemin hazırlamak.’

    Tabii konuyu yine Kıbrıs’a getiriyor ve AB ile ABD’nin Lübnan’da Kıbrıs’takine benzer bir oyun oynadığını iddia ediyor.

    * * *

    Bir ‘ulusalcı Atatürkçü’ ile ‘Erbakancı’ yayın organını böylesine güçlü yol arkadaşlığına sokan duygu nedir?

    Bundan çok değil, 8-9 yıl önce Erbakan’ı ve onun yandaşlarını, ‘laik rejimin en büyük düşmanı’ olarak gören insanlar, şimdi nasıl olur da o çevrelerin yayın organlarının baş tacı edilirler?

    Sizce kim kimin yanına gitmiş, kim ‘dönek’ olmuştur?

    ‘Ulusalcı Atatürkçüler’ mi saf değiştirmiştir, yoksa ‘Erbakancı dinciler’ mi?

    Bence bu sorulara mantıklı cevap aramanın hiç gereği yok.

    Çünkü Türkiye’nin kimyası bozulmuştur.

    Plajlarda kavga eden insanların bir bölümü, hemen yan sokakta tuhaf yol arkadaşlıkları yapabilmektedir.

    Neden derseniz benim cevabım şudur.

    Çünkü Türkiye’de 50 yaşını geçmiş bütün eski tüfeklerin ‘gençlik hülyaları depreşmiştir’.

    Ve herkes kendi dünyasına, bu demode ‘gençlik hülyaları’ ile bakma hastalığına düşmüştür.

    * * *

    Örnek mi?

    Ülkenin başbakanı, tam bir nostalji haleti ruhiyesiyle, okuduğu imam hatip lisesine ve o günlerin sloganlarına, sembollerine dönmüştür.

    Eski solcusu ise Vietnam yıllarını, Küba yıllarını hatırlamış, o eski ‘anti-emperyalist’, ‘anti-Amerikan’ duyguları yine ruhuna hákim olmuştur.

    Eski ülkücüsü ‘Turan’ı, ‘Ergenekon’u yeniden keşfetmiş, kafası Hizbullah’la, HAMAS’la iyice karışmış, tam çorbaya dönmüştür.

    Hepsinin ruhu yine sokaklara çıkmış; ama bu defa yolları aynı meydanda kesişmiştir.

    Kimi bilinçli, kimi bilinçsiz; ama hepsi aynı meydanda buluşmuştur.

    Anti-emperyalizm mitingi yapıyoruz sandıkları o meydan aslında, banal bir Batı ve Batı değerleri düşmanlığından ibarettir.

    Aynı meydan paylaşılınca, tabiatıyla dünün düşman gazetelerinin manşetleri de bu ‘yeni yol arkadaşlarına’ açılmıştır.

    * * *

    Bu, oportünist bir yol arkadaşlığıdır.

    Anlık ve demode duyguların tatmininden başka bir işe yaramaz.

    Eski ve yeni solcuların, derin demokratların ‘anti-emperyalizm’ sandığı bu yolun sonu, kötü ihtimalle İran tipi fundamentalizm, daha az kötü ihtimalle Suriye tipi totaliterliktir.

    Buyurun tercih sizin...

    Hürriyet
    Ertuğrul Özkök
    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Milli Gazete'nin ilginç konuğu ! Empty Özkök'ten 'Yeni Şafak' yorumu

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 2 Tem. - 20:35

    Özkök’ten “Yeni Şafak” yorumu
    Ertuğrul Özkök, Yeni Şafak gazetesinin “arama toplantısı” değerlendirdi..

    24 Ağustos 2006 11:30


    İşte Özkök’ün bugünkü köşe yazısı:

    Şafak işçilerinin magazin kararı

    İstanbul dışındaydım, biraz geç fark ettim. Yeni Şafak Gazetesi yönetici ve yazarları geçen hafta Didim’de bir araya gelmişler.

    Yani, son günlerin moda deyimi ile bir "arama toplantısı" düzenlemişler.

    Amaçları Yeni Şafak gazetesinin geleceğini belirlemek.

    Tabii mesleki ilgim dolayısıyla bu toplantı ilgimi çekti.

    Ama asıl merak ettiğim konu, Yeni Şafak gibi, şimdiye kadar bazılarının "dinci", bazılarının "muhafazakár" diye tarif ettiği bir gazetenin kendine nasıl bir gelecek aradığıydı.

    * * *

    Gazetenin 17 Ağustos tarihli nüshasında Mehmet Gündem bu toplantıyla ilgili izlenimler yazmış.

    Önce küçük bir fotoğraf tahlili yapayım.

    Toplantıya katılanlar, otelin merdivenlerinde toplu bir fotoğraf çektirmişler.

    Bugüne kadar en az dört arama toplantısına katılmış bir gazete yöneticisi olarak şunu söyleyebilirim.

    Eğer katılanların sayısı, o fotoğraftaki kadarsa, çok az.

    Bu tür toplantılarda daha geniş bir katılım sağlamak gerekir.

    Ayrıca dışardan insanları da davet etmek yararlı olur.

    Fotoğrafta 16 kişi görünüyor.

    Bunların ikisi çocuk.

    Geriye kalan 14 kişiden sadece ikisi kadın.

    Onların biri türbanlı, öteki türbansız.

    14 kişi içinde sadece bir sakallı erkek var.

    Blucinli erkek sayısı ise görebildiğim kadarı ile üç.

    Bazılarının ayakları görünmüyordu.

    Tekne gezisinde çekilen fotoğraflarda ise sadece erkekler vardı.

    Biri uzun, öteki kısa mayo giymişti.

    * * *

    Yazıdan okuyabildiğim kadarıyla çok önemli, ilginç ve kritik konular konuşulmuş.

    Mesela gazetenin "AKP ile ilişkileri".

    Demek ki "AKP’nin yayın organı gibi görünmek" onların da kafasını meşgul ediyormuş.

    Tartışılan bir başka konu da şu:

    "Gazetenin yayınlarında erkek egemen bir durum var mı? Kadının yeri, siyasal ve sayısal ağırlık olarak ne anlama gelir?"

    Demek ki, bugüne kadar yapılan "erkek egemen" eleştirisi onların da kafasını kurcalıyormuş.

    Bir başka hassas konu da şu:

    "Gazetenin kimliği nasıl tarif edilmeli? Muhafazakár mı, İslamcı mı?"

    Demek ki, "dinci" gazete nitelemesi onların kafasında da soru işareti doğuruyormuş.

    * * *

    Ama asıl şaşırtan tartışma konusu bir başkası oldu.

    Didim toplantısında "magazin" konusu da ele alınmış.

    Doğrusu bu konu üzerinde ne konuşulduğunu çok merak ediyorum.

    Yazıda şöyle çok üstü örtülü bir şekilde geçiştirilmiş:

    "Kırmızı çizgileri olan magazin."

    Bu ifadeyi şöyle yorumladım.

    Yeni Şafak Gazetesi de bundan böyle magazin haberlerine yer verecek.

    Ama bunun bazı "kırmızı çizgileri" olacak.

    İyi bir işbölümü olabililir.

    Bazıları "Kırmızı noktalı", bazıları "Kırmızı çizgili" magazin.

    * * *

    Yeni Şafak’ın genel yayın yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, açık fikirli, iyi bir gazetecidir.

    Bir süredir gazetesinde yenilikler yapıyor.

    Ben bu tür açılımları Türk basını için çok yararlı görüyorum.

    Bizlerin "inanç" hassasiyetlerine, onların da modern dünyanın "hassasiyetlerine" açılım yapmaları, hem sektör hem de Türkiye için önemli.

    Toplantıya katılanlar kendilerine "Şafak işçileri" adını takmışlar.

    Dilbilimsel bir yorum yapayım.

    "Şafak bekçileri" yerine "Şafak işçileri" deyimini tercih etmeleri, toplantıda tartıştıkları "misyon" mu yoksa "vizyon gazeteciliği" mi tartışmasından "vizyonun" galip çıktığı şeklinde yorumlanabilir mi?

    Eğer böyleyse, toplantı amacına ulaşmış demektir.

    Hürriyet
    Ertuğrul Özkök

      Similar topics

      -

      Forum Saati Ptsi 20 Mayıs - 7:31