VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Ak Parti'ye sert eleştiri: ''Haricilik yapıyorlar''

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Ak Parti'ye sert eleştiri: ''Haricilik yapıyorlar'' Empty Ak Parti'ye sert eleştiri: ''Haricilik yapıyorlar''

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 2 Tem. - 13:58

    Ak Parti'ye sert eleştiri: ''Haricilik yapıyorlar''
    Anavatan lideri Erkan Mumcu'dan AK Parti'ye sert eleştiri...

    21 Ağustos 2006 10:21


    AKP'nin uygulamaları 'Haricilik'tir. Parti çekirdeği de 'Harici' dir. Zina, şarap gibi konularda yaptıkları, köylülükle karışmış din anlayışının iktidarda ne olacağının kanıtıdır

    Sorun, terör sorunu değil kardeşim. Ülkede bölücülük sorunu sadece terörden, PKK'dan ibaret değil. PKK'nın tasfiyesi bölücülük sorununu çözmez. Bölücülük devam edecek

    Mesut Yılmaz'ın başkanlık ihtimali yok. Yakın çevresindekiler ise partide olmayacaklar. Bu kişilerin olduğu yerde ot bitmez. Yılmaz'la farkım ben kavramlarla, o ilişkilerle düşünüyor.



    NEDEN? Erkan Mumcu
    Genel seçimler yaklaşırken siyasette de hareketlenmeler artıyor. CHP lideri Deniz Baykal sağ seçmenleri de cezbedecek yeni bir cephenin liderliğine soyunurken, Mesut Yılmaz da gövde gösterileriyle geri dönmeye hazırlanıyor. Gerek Baykal'ın gerekse Yılmaz'ın ANAP'la ilgili planları olduğu seziliyor. Eski parlak günlerini geride bırakan ANAP yeniden toparlanmaya çalıştığı şu günlerde ilginç olaylar yaşıyor. Hem partinin politik kimliğini yeniden belirlemeye, hem de partideki olası bir liderlik kavgasını sorunsuz atlatmaya çalışan ANAP'ın lideri Erkan Mumcu'ya bu son gelişmeleri, Yılmaz'ın partideki politik geleceğini, CHP'nin neler yapabileceğini, ANAP'ın amaçlarını ve ciddi sorunlardaki çözüm önerilerini sorduk. İki yıl önce AKP milletvekilliğinden ve bakanlıktan ayrılan Erkan Mumcu'yla AKP'nin özellikle kentlilerde huzursuzluk yaratan uygulamalarını da konuştuk.

    Parti liderliğinizi tehdit altında hissediyor musunuz?
    Hiçbir şekilde hissetmiyorum.
    Mesut Yılmaz'ın ne amaçla siyasete döndüğünü düşünüyorsunuz?
    Mesut Yılmaz'la ilgili sorulara cevap vermekten usandım. Siyasete dönüp dönmediği, dönecekse ne düzeyde döneceğine dair fikir sahibi değilim.
    Beş saat ne konuştunuz peki kendisiyle?
    Beş yıldır hiç görüşmemiştik. Ondan önceki bir beş yılın da hesabı görülmesi gereken işleri vardı. Zaten niyetinin ne olduğunu kendisi kamuoyuna söyledi. 'Hiçbir mevki, makam istemiyorum' dedi.
    Siyasilerin her zaman gerçekleri söylemediğini, kişisel ihtiraslarını da 'memlekete, partiye, vatana hizmet' sloganlarının altına sakladıklarını biliyoruz. Daha önce 'partinin neferi' olamaya razı olmayan Yılmaz, şimdi niye neferliğe razı olsun?
    Ben kişinin beyanına inanır, güvenirim. Kaldı ki bir şey talep etmesi de yargılanamaz. Bir görev, pozisyon istiyorsa, bunu demokratik yöntemlerle ortaya koyacaktır.
    'Bu partide onlar varsa, ben yokum' dediniz ama. O zaman bununla ne demek istediniz?
    Ben ve arkadaşlarım Anavatan Partisi'ne yeni bir kimlik kazandırmaya çalışıyoruz. Yenilenmenin koşulu yenilere yer açmaktır. Bu parti, geçmişindeki temiz yüzlere kapalı değil ama partinin toplumsal algıda şaibeli eski profilleri de var. Bu kişiler Anavatan Partisi'nde olmayacaklar. Çünkü ülkeye büyük hizmetler vermiş Anavatan'a şaibe getirdiler. Onların olduğu yerde ot bitmez. Onların bulunduğu yerde vatandaşın güveni kazanılamaz. Bu insanların sayısı iki elin parmağı kadar. Kim olduklarını, sözlerime tepki göstererek gazetelerde kendileri ilan ediyorlar. Bana hakaretamiz laflarını memnuniyetle izliyorum. Allah korusun ya beni övselerdi. Millet beni de onlar gibi zannedecekti.
    Bunlar, Mesut Yılmaz'ın ANAP genel başkanlığı süresince yakın çevresinde olan kişiler mi?
    Evet. Bunlar güç merkezlerine yakın olmakta, gücü kendi çıkarlarına kullanmakta maharetli isimler. Yılmaz yerine bir başkasına da yakın olurlardı. Biz ANAP'ın üstüne çarpı çizdik. Bu parti artık Anavatan'dır.
    Bu parti ANAP olmayacak. ANAP iktidarla bozulmuş bir yapıdır. Anavatan ise sağlam temeller üzerine kurulmuştur. ANAP çıkarlar, ilişkiler etrafında örgütlenmiştir, Anavatan ise fikirler, değerler etrafında örgütlendi.
    Mesut Yılmaz'la sizin aranızda politika üretme ya da uygulama üslubu açısından farklar neler?
    Ben kavramlarla düşünüyorum, o ilişkilerle düşünüyor.
    ANAP Türkiye'ye ne öneriyor?
    Her şeyden önce özgürlük öneriyor. Bireyin statüko ve statüler karşısında haklarını, özgürlüklerini temel alıyor. İki, adalet öneriyor. Üç, özgürlüğe ve adalete bağlı olarak bereketi öneriyor.
    Terörle Mücadele Yasası çok baskıcı bir yasa. Fikir özgürlüğünü tehlikeye atıyor. Ama sizin partinizin bu konuda ciddi bir muhalefet yaptığını görmedik. Bu yasa konusunda AKP'yle aranızda hiç görüş farkı yok mu?
    Olmaz mı? Biz bu yasaya muhalefet ettik. Çünkü bu yasa teröre karşı ulusal bütünlüğü koruduğunu iddia ediyor ama geri bir akıl etme biçiminin ürünü olduğu için koruduğunu iddia ettiğini de koruyamayacak. Bu yasa, terörü engelleyemeyecek. Çünkü sorunu sadece terör sanıyor. Bakın... Bizim bölücülük, başörtüsü gibi birçok kronikleşmiş sorunlarımız var. Biz bu kronikleşmiş sorunlar karşısında kronikleşmiş kamplara ve çözümlere
    hapsolduk. Sorunlara yanlış bakış açılarıyla bakıyoruz. Akıl etme biçimimizi değiştirmedikçe de bu sorunlara çözüm bulmamız mümkün değil. Ama siyasetçi olarak, sorunun tarafı olmuş iki kampın aklıyla konuşmadığınızda, ne dediği belirsiz biri durumuna düşüyorsunuz. Sorun, terör sorunu değil kardeşim, diyorsunuz.
    Sorun ne sorunu sizce?
    Sorun temelde bir sistem sorunu, hegemonyanın ideolojisinin, birey-devlet ilişkisinin sorunu. Sorun, demokrasi sorunu. Bu sorun kendisini çeşitli biçimlerde üretiyor. MGK bildirilerinin bir ve ikinci maddesi hep bölücülük ve irtica oluyor. Bu iki sorun ayrıymış gibi görülüyor. Oysa aynı mekanizmanın ürettiği sorunlar bunlar. Şimdi bizim bir terörle mücadele yasamız var ama terörümüz de var. Terör sürüyor. Türkiye'nin herhangi bir kentinde diyelim 40 bin kişi sokağa çıktı, sivil itaatsizlik anlamında bir eylemde bulundu. Ne yapacaksınız? TMY'nin ağır hükümleriyle cezalandıracak mısınız bu 40 bin kişiyi? Yasa bunu öneriyor. Peki cezalandırmakla bu insanları kazanacak mısınız? Yoksa onları daha da militanlaşacakları bir sürece mi sürükleyeceksiniz? Sorunu terörden ibaret görmenin yanılgısıdır bu. Terör sadece buzdağının bir parçası. Mesela şu çok önemli.
    PKK'yla ilgili süreç nereye gidiyor?
    Nereye gidiyor?
    Türkiye kendi projesini yapmamış olmanın bedelini şimdi başkalarının iradesini kabul etmekle ödüyor. Irak Kürdistanı mı, Büyük Kürdistan mı tercihiyle karşı karşıya bırakılıyor. Türkiye Irak Kürdistanı'na hamilik rolünü kendisine önerildiği biçimde kabul etmeye sürükleniyor.
    Turgut Özal da böyle bir hamiliği önermemiş miydi geçmişte?
    Ben de onu söylüyorum. Ama Türkiye bugün krizlerle korkutulan ve terbiye edilen bir ülke tavrını gösteriyor. Peki madem Türkiye bu seçenekle karşı karşıya kalacaktı, 1991'den 2006'ya kadar bütün bu yaşadıklarımızı niye yaşadık biz? İnsanlar niye öldü? Bakın... PKK'nın yokluğu da çözüm için yetmeyecek. Sorunun terörden ibaret olmadığını görmeyen ve kendi çözümünü getirmeyen akıl, önüne krizle konulan PKK'nın tasfiyesi çözümünü, denize düşen yılana sarılır misali benimsiyor.
    PKK tasfiyesiyle Kürt sorunu çözülmeyecek mi?
    Görece ve süreli bir terörsüzlük yaşanacak ama bölücülük, ayırımcılık, terör sorunlarımız çözülmeyecek. Bölücülük sürecek. Çünkü Türkiye'nin yaşadığı bölücülük sorunu sadece terörden ve PKK'dan ibaret değil.
    AKP'ye karşı sağda bir cephe oluşturulmaya çalışılıyor ve bu cephenin liderliğine CHP ve Baykal aday oluyor. Baykal'ı, gittiği Anadolu illerinde MHP, ANAP'lılar karşılıyor. ANAP'ın tabanı CHP'yi mi desteklemeye başladı?
    Bunu Baykal'ın ifadelerinden çıkarıyorsunuz. 30 sene siyaset yapıp da, sanki bunu ilk defa görüyormuş gibi davranmak bana gülünç geliyor. Oysa bu, Anadolu'da bir nezakettir. Bir siyasi parti başkanını diğer partilerin ilçe teşkilatları da karşılar. Mesela beni CHP'liler de karşılar.
    MHP'lilerin Baykal'a bağırdığı gibi 'Bu ülke size emanet'
    diye bağırırlar mı?
    Derler. Bana da, 'Kurtar bizi' diyorlar. Cephe arayışları değersiz fantezilerdir. Bakın... Şeçim, devletle yani statükoyla, seçilmemiş olanla, yani 'müesses nizamla' vatandaş arasında bir sözleşme yenilenmesidir. Tavrını sürekli müesses nizamdan ve hiçbir şeyin değişmemesinden yana koyan CHP boşuna kıvran-masın. Laiklik elden gidiyor diye korkutabileceği insanlardan oy alacak sadece. Bu oyların oranı da standarttır ve yüzde 11'dir. Ancak Derviş gibi faktörler devreye girince bu oran aşılabiliyor. CHP ve AKP birbirinin yapışık ikizi gibiler. Bunlar, aynı müzik eşliğinde dans eden çift gibiler. Çözülmesini istemedikleri sorunlar üzerinden topluma kendilerini dayatıyorlar. Din elden gidiyor,
    laiklik elden gidiyor diyerek korku siyaseti yapıyorlar.
    AKP'nin orta derece yöneticileri gittikçe daha dinci, daha cepheci uygulamalar devreye sokuyor. Özellikle kentli seçmenlerde bu ciddi rahatsızlık yaratıyor. Siz ANAP'ın geleneksel kentli oylarına talip misiniz?
    Kesinlikle. Bizim mesajlarımıza duyarlı olacak en önemli kitledir bu.
    AKP'nin dinci uygulamalarına neden sesiniz gür çıkmıyor peki?
    Son derece gür çıkıyor. Siz bana dinci uygulamaları söyleyin.
    İçkili eğlence yerlerinin gürültü önlenebilecekken fırsat bilinip kapatılması, içkili lokantalarla ilgili kırmızı noktalar oluşturulmaya çalışılması, Göztepe Parkı'na camiden sonra şimdi de Rumeli Hisarı'na cami yapılmak istenmesi, ilkokulllarda umre ödüllü yarışma düzenlenmesi, şaraba verginin yüzde 300 artırılması. Bira ve rakıdaki vergi artışının da yüzde 100'e yaklaşması. İstihdam sağlayan bağcılığın, şarapçılığın öldürülmek istenmesi...
    Şaraptaki vergi artışı, AKP'nin zihinsel arka planının iktidar uygulamalarına yansıdığı iyi bir örnektir. Ama temelde bu bir dincilik değil, köylülük sorunudur. AKP'nin uygulamaları dini de kullanan basit köylü uygulamalardır. Yani sorun dincilik değil, köylülüktür. Bu köylüğün bir dincilik sosu ve zihinsel arka planı tabii ki vardır. Şaraba vergiyi yüzde 300 artırırken, bunun turizmi batıracağını düşünmüyor. Kendi din telakkisiyle davranıyor ve bir şeyden vergi alacaksak içkiden alalım diyor. Mesela AKP'nin, zinanın ceza yasasında suç sayılmasıyla ilgili girişimi de köylülüktür. Niye derseniz? İslam hukukuna göre kamu tarafından takip edilecek bir suç değildir. Bu yüzden de AKP'nin zina konusundaki girişimi köylülükle karışmış bir din telakkisinin, bir tutuculuğun iktidara gelmesi halinde neye dönüşebileceğinin açık bir kanıtıdır. Aslında AKP'nin bu uygulamalarının tarihteki karşılığı 'Haricilik'tir.
    Haricilik nedir?
    Şehirli ve uygar İslam karşısında, iktidarı ele geçirme hırsıyla hareket etmektir. Ve, söylemine dini ve birtakım kutsalları koymaktır. AKP'nin çekirdeği Harici bir vakadır. AKP'yi yöneten kadronun hayata bakışı budur. Yalnız medya AKP'nin bu uygulamalarını dinci diye eleştirirken lütfen şunu da eleştirsin. Yoksa inanırlığını ve tutarlılığını sağlayamaz. AKP milyonlarca insanı yoksulluğa mahkûm eden 'güçlü ekonomiye geçiş programı'nı sürdürdü ve çok küçük bir azınlığa haksız servet kazandırdı. AKP, yoksul milyonların umudu olarak iktidara geldi ve bu ekonomik programla haksız servet edinmiş bir mutlu azınlığın düzen bekçiliğine soyundu. Medya bunu da eleştirsin. AKP mevcut sistemi sürdürüyor. AKP, rekabeti bozan yapıyı değiştirmek için hiçbir girişimde bulunmadı. Sermayenin dağılımı ve paylaşımına hiç müdahale etmedi.
    Sanki bütün partiler dinci, içe kapanmacı milliyetçi ve kentliliğe düşman kesimlerin oylarına talip gibi davranıyor. Kentlilerin çok az oyu olduğu düşünülüyor?
    Kentlilik bilincinin çok düşük olduğunu düşünüyorlar.
    CHP gibi 'askeri bir laiklik' yerine 'sivil bir laikliği' savunan kentli bir partinin oyunu beklenmedik ölçüde artırabileceğine
    hiçbir parti inanmıyor mu?
    Ben inanıyorum. Din ve laiklik birbirinin karşıtı olarak kurgulandığı için ve herkes de kendine bir kamp seçtiği için, laikliği bu biçimiyle anlatmamıza hiç kimsenin hoşgörüsü yok. Laikliği de, dini de kendinden menkul sebeplerle sahiplenen ve başkasının sahiplenmesine izin vermeyen bağnaz tutumlarla karşı karşıyayız. Biz sivil laikliği 1980'lerde topluma uygulamalarla anlattık. Ama 90'larda Türkiye'de girişilen iktidar mücadeleleri şiddetli provokasyonlar uyguladı. Bu provokasyonlar toplumsal bilinci kamplaştırmak için yapıldı. Uğur Mumcu cinayeti ve pek çok faili meçhul cinayet ve en son Danıştay saldırısı irtica korkusunu derinleştirmek, toplumu kamplaştırmak için tasarlanmış provokasyonlardır.
    Hukukta skandallar yaşıyoruz. ANAP'ın reform projesi var mı?
    Türkiye'nin birinci sorunu demokrasidir ve demokrasi de hukukun üstünlüğü olmadan asla olamaz. Ama Türkiye bir hukuk devleti olamıyor çünkü kuvvetler ayrılığını işletecek bir sistem tehlike olarak algılanıyor. Müesses nizam hukuktan, haktan, vatandaşlarından, değişimden her şeyden korkuyor. İnandığını söylediği çağdan, akıldan, bilimden teknolojiden, ifadeden korkuyor. Milletten korkuyor. En açık delili de, cumhurbaşkanlığı sisteminin bugünkü kurgulanma biçimidir. Külahıma anlatsınlar. Çankaya tartışmalarının arkasındaki asıl sorun Erdoğan'ın eşinin kıyafeti değildir.
    Peki nedir?
    Resmi ideolojinin temel kabulü şudur. Ülke, devletin mülküdür, millet de onun kiracısıdır. Atatürk 'Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir' demiştir ama işleri bu millete bırakmaya pek gelmez. Bu şalvarlılar ve poturluların ne yapacağı belli olmaz. İpleri elden bırakmamalıdır. Biz sigortalarımızı sağlam kuralım, denir ve sigortalar darbelerle sık sık ayarlanır.
    Bu sistem milletten korkuyor dediniz. Bu sistem Kürtlerin
    kendi siyasi partileriyle Meclis'e girmesinden de korkuyor ve yüzde 10'luk barajı korumak istiyor. Sizin de bu barajın düşürülmesini önerdiğinizi hiç duymadım. Siz de mi milletten korkuyorsunuz?
    Barajla ilgili çok konuşmuyorum. Çünkü kendimiz için bir şey istediğimiz yorumlarına muhatap olmak istemiyoruz. Yoksa yüzde 10 baraja karşıyım. Baraj, DTP'ye ve ona rakip olacak partilere fırsat verecek bir düzeyde tutulmalı. Barajı düşürüp DTP'yi Meclis'e sokmak, Türkiye'ye, bölücülükle mücadelede Terörle Mücadele Yasası'dan 100 kat daha fazla fayda getirir. İnönü'nün HADEP'i Meclis'e sokması şükranla anılmalıdır.
    Seçimler yaklaştığında ANAP'ta bir hesaplaşma başlayabileceğinden endişe etmiyor musunuz?
    Etmiyorum.
    Mesut Yılmaz'ın ANAP genel başkanlığı ihtimali yok mu?
    Yok. Beyanın aksine bir niyet atfederek yargılarda bulunmak haksızlık olur. Böyle bir ihtimal yok. Sadece kendi beyanına bakarak değil, partinin ve Türkiye'nin gerçeklerine bakarak da bu ihtimal yok.




    Haricilik nedir?..
    Orhan Hançerlioğlu'nun 'İslam İnançları Sözlüğü'nde bir mezhep olan Haricilik için, "İslam bilginleri Hariciliği, Kuran'ı yanlış yorumlamakla ve bilgisizlikleri yüzünden Müslüman dünyasında ayrılık yaratmakla suçladılar... Hariciler kendilerinden olmayanı ve bu arada Hz.
    Ali'yi Müslüman saymazlar... Büyük günah işleyenleri de dinden çıkmış sayarlar..." diye yazıyor.

    Radikal
    Neşe DÜZEL
    Fotoğraf: Vahap ŞATIR

      Forum Saati Ptsi 20 Mayıs - 6:48