VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Kuzey Irak Türkiyeye bağlanacak !

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Kuzey Irak Türkiyeye bağlanacak ! Empty Kuzey Irak Türkiyeye bağlanacak !

    Mesaj tarafından Admin C.tesi 30 Haz. - 18:27

    “Kuzey Irak Türkiye’ye bağlanacak !”
    Çengiz Çandar: “Burası muhtemelen Türkiye'ye bağlı bir vasal devlet olacak. Ya da..”

    07 Ağustos 2006 22:20


    NEDEN? Cengiz Çandar
    Ortadoğu, bölgenin haritasını yeniden değiştireceğini düşündüren çalkantılar yaşıyor. Bölgenin sahip olduğu büyük petrol rezervleri, dünyanın büyük güçlerini bu topraklarda karşı karşıya getiriyor. Irak'taki Şii-Sünni çatışması, Lübnan'daki İsrail-Hizbullah savaşı gibi, yerel gözüken çatışmalar, aslında henüz yüz yüze gelmeyen büyük güçlerin karşılıklı hamleleri gibi gözüküyor. Ortadoğu, kendisini değiştirecek çalkantıları, büyük insanlık dramlarıyla yaşarken, Türkiye de PKK nedeniyle Kuzey Irak'taki gelişmeleri dikkatle izliyor. K. Irak'la ilgili planlar dile getiriliyor. Ortadoğu'da ve K. Irak'ta yaşananların nedenlerini, nasıl gelişmeler beklenebileceğini, Amerika'nın ve Barzani'nin PKK'ya nasıl baktığını, bu bölgeyi çok iyi tanıyan, yaptığı analizlerle Ortadoğu konusunun en önde gelen otoritelerinden biri olan Cengiz Çandar'a sorduk.

    Ortadoğu'da savaş bütün vahşetiyle sürüyor. Savaş, İsrail'in planladığı gibi mi gidiyor? Yoksa tahmininden daha sert bir Hizbullah direnişiyle mi karşılaştı İsrail?
    Kesinlikle öyle. İsrail bu savaşın yürütülmesinde önemli hatalar yaptı. Amacını, İsrail'i Hizbullah'ın roket menzilinden çıkarmak, Güney Lübnan'ı Hizbullah'tan temizlemek olarak ilan etti. Bu amacı sağlamak için de savaşı büyük hava saldırısıyla yürüttü. Ama Hizbullah'ın yapısı, Güney Lübnan'daki yerleşme biçimi yüzünden hem amacını sağlayamadı, hem de muazzam sivil ölümlerine yol açtı. Ayrıca İsrail moral avantajını da kaybetti. Her zaman holokasta maruz kalmış bir toplumun ulus devleti olma ve varoluş mücadelesini meşru kılma görüntüsünü verirdi. Bu görüntü çok yıprandı. Şu anda dünyada pek çok insan İsrail'i zalim bir askeri makine olarak görüyor. Ama sonuçta İsrail bu işin içinden amacına çok yaklaşarak çıkacak.
    Hizbullah'ı Güney Lübnan'dan çıkaracak mı?
    Evet çıkaracak. Ama şu var. İsrail Hizbullah'ı ortadan kaldıramaz ve tümüyle silahsızlandıramaz. Çünkü Hizbullah Şiilerin örgütüdür. Şiilerin ezici çoğunluğu onu destekliyor. Şiileri mi ortadan kaldıracaksınız? Eğer amaç Hizbullah'ı tümden yok etmek ve silahsızlandırmaksa, bu savaş bitmez ve nerelere varacağı da belli olmaz. Aslında, Lübnan'daki savaş Amerika'yla İran arasında yürütülen, vekâlet yoluyla da İsrail ve Hizbullah arasında yaşanan bir savaş.
    İsrail, bütün gücüne rağmen Güney Lübnan'da ilerlemekte zorlanıyor. İsrail'i yavaşlatan ne?
    Lübnan sendromu. Amerika'nın Vietnam sendromu gibi, İsrail'de de Lübnan sendromu var. Lübnan'ı 18 yıl işgal eden ve 2000'de çekilen İsrail'in Lübnan'da asker kaybetme, karada saplanma korkusu var. Bu sendromun etkisiyle İsrail, Lübnan'da ancak bir kara harekâtıyla elde edebileceği amaçlarını bir hava harekâtıyla elde etmeye kalktı. Hizbullah çok sert direnme koyuyor görüntüsü ortaya çıktı. Çünkü savaş bütün vahşetiyle televizyonlara yansıyor ve Lübnanlı masum sivillerin görüntüleri dünyada infial yaratıyor. Bunun getirdiği duygusallık, 'Hizbullah kahramanlık destanları yazıyor, müthiş bir direnişle İsrail ilerletilmiyor. İsrail belki yenilecek' gibisinden, insanları yanlış askeri hükümlere götürüyor.
    İsrail yenilmez mi?
    Bu mümkün değil. İsrail'in askeri gücü var. Bu gücü kullanma iradesi Lübnan sendromu yüzünden netleşmemişti. Şimdi İsrail mecbur kaldı ve kara harekâtına başladı. Hizbullah'tan arındırılmış bir tampon bölgeye dönüştürmek için Güney Lübnan'a hâkim olacak. Çünkü İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın ağzından çıkan her cümle, İsraillilerde, bu sorunun kendileri için bir varoluş sorunu olduğu duygusunu pekiştiriyor. Ve, İsrail, Hizbullah'ı İran olarak görüyor. Lübnan'da Hizbullah'a karşı savaşı, kendisini haritadan silmek isteyen İran'a karşı savaş gibi algılıyor.
    İsrail amacına ulaşacak ve ülkeyi Hizbullah'ın menzilinden çıkaracak. Bölgedeki caydırıcı gücünü tekrar oluşturacak. 'Bana dokunan yanar' düşüncesini güçlendirecek.
    Güney Lübnan'dan siviller kaçıyor. Şu anda bölgede sivil var mı yoksa orada kalanların hepsi Hizbullah milisleri mi?
    Hepsi milis değil tabii. Lübnan'ın nüfusu dört milyon. Güney'den bir milyon kişi göç etti. Ayrıca Hizbullah sadece Güney Lübnan'da değil. Şii nüfus, kuzeydoğuda Suriye sınırında da var. Beyrut'un varoşları da silme Şii'dir ve Hizbullah'ın etkisindedir. İsrail Beyrut'un banliyölerini taş devrine çevirdi. Hizbullah'ın operasyon gücü savaştan önceki gibi olamaz artık. İsrail, Hizbullah'ı savaşçı adedi olarak ortadan kaldıramadı, Güney Lübnan'dan roket atışlarını engelleyemedi ama komuta kontrol merkezlerini, sistemini, binalarını dümdüz etti.
    İsrail, Hizbullah direnişini kıramazsa onu destekleyen Suriye ile İran'a saldırır mı?
    İsrail bu savaşa girerken Suriye'ye 'benim seninle ilgili bir niyetim yok. Otur oturduğun yerde, yoksa binerim tepene' dedi ve Suriye o mesajı aldı. Aslında Lübnan'daki savaşla, ABD, İsrail, İran ve Suriye, aralarındaki hesaplaşmayı Lübnan sahnesinde yapmaya karar verdiler. Öyle ki İran, Amerika'ya ve İsrail'e karşı savaşını Bağdat'tan sonra şimdi de Lübnan üzerinden veriyor. Şu anda Lübnan, Ortadoğu'daki yeni şekillenmenin, temel aktörler arasındaki hesaplaşmanın sahnesi durumunda. Lübnanlılar da başkalarının yazıp yönettiği bu savaş oyununun figüranları oldu. Sonuçta Lübnan harap oluyor , Lübnanlılar ölüyor.
    İran-İsrail savaşı çıkar mı?
    Lübnan'da yaşanan İran-İsrail savaşı zaten. Ama bu savaşın İran topraklarına intikali, İsrail'in altından kalkacağı, gücünün yeteceği bir iş değil. O, Amerika'nın işi. O savaş olur mu? Olabilir. İhtimal var tabii.
    Peki Arap dünyası Lübnan'da İsrail'e karşı niye böyle tepkisiz?
    Şu anda Ortadoğu'da çok akut bir Şii-Sünni çatışması var. Bunun en kristalize olmuş hali de Bağdat'taki kan banyosudur. Şiilik, İran demektir. Sünnilik de bütün Arap dünyası ve anti-İran demektir. Lübnan'da yaşanana Arap dünyasının gerektiği kadar tepki göstermemesinin nedeni de budur. Bu ülkeler, Hizbullah'ın İsrail askerlerini kaçırmasının, İran'ın satranç hamlesi olduğunu düşünüyor.
    Ortadoğu kaynarken bizim de G.Doğu'da çatışmalar sürüyor. Devletin PKK'yı dağdan indirmek için bir plan yaptığı söyleniyor. Böyle plan var mı sizce?
    Buna benzer bir çalışmanın bulunduğu anlaşılıyor.
    PKK dağdan iner mi?
    Türkiye temel hatalar yapmadığı takdirde PKK'nın Türkiye'de bir gelecek şansı yok. Fazla abartılıyor bu PKK işi. Türkiye artık önemli bir enerji transit yolu haline geliyor ve bu yol, PKK'nın operasyon alanından geçiyor. Kafkasya ve Hazar ötesi doğalgaz-petrol alanlarıyla Batı arasında kurulan enerji transfer yolu bu. Bu yol, uluslararası sistem için gerekli. Dolayısıyla geçtiği yerin toprak bütünlüğü sağlanmalı, burası güvenlik, istikrar içinde olmalı ki, bu yol işleyebilsin. Türkiye'nin parçalanma sancıları yaşaması, Irak'a benzer bir Türkiye görüntüsü, önce, bu enerji yoluna para yatırmış olan petrol şirketlerinin, buradan nemalanmayı bekleyen bütün AB ülkelerinin ve Rusya'nın Avrupa'ya enerji transferindeki tekelini kırmak isteyen ABD'nin işine gelmiyor.
    PKK çatışmaları sürdürüyor? Amacının tam ne olduğunu kavrayabiliyor musunuz?
    O da belli değil. Şu görüş var. PKK o kadar zayıfladı ki, bir desperado oldu. Can çekişme halinde sertlikler olabiliyor. PKK'yı boyutları dışında tanımlamak anlamsız. Mesela Başbakan kalktı, 'Afganistan'a nasıl NATO gücü yerleştirildiyse, Kuzey Irak'a da yerleştirilsin' dedi. Edilecek laf değil. Sen, Türkiye'nin PKK'ya karşı güvenliğini NATO'da arayacak kadar zayıf mısın? Ya da PKK o kadar güçlü mü ki, NATO'yu çağırıyorsun? Yeni katıldığım Ortadoğu Güvenlik Konferansı'nın kapalı toplantısında bilgi verildi. Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'nin elindeki bilgiye göre, Kandil Dağı'nda 3 bin 500 kadar PKK'lı var. Bunların yarısı Türkiye vatandaşı, yarısı Suriyeli ve İranlı. Türkiye'de de faal durumda 700 PKK'lıdan söz ediliyor. Eeee, sen kendi topraklarındaki 700 PKK'lıyla halleşememiş bir görüntüdeyken, kendine ait olmayan ve girdiğin anda sana düşman toprak haline gelecek olan Kandil'de 1700 PKK'lıyı
    nasıl temizleyeceksin? Ayrıca...
    Evet, ayrıca ne olur?
    Bu, Bingöl'le Kerkük arasında tek bir Kürt cephesi oluşturmak demektir ki... Kuzey Irak'a girersin ama nasıl ve hangi şartlar altında çıkacaksın? PKK yüzünden can kaybı oluyor, infial duyuyoruz ama, PKK, Türkiye'nin varoluşunu tehdit edecek bir örgüt değil. Biz kendi gücümüzün farkında değiliz. Biz artık uluslararası enerjinin transit ülkesiyiz ve AB'nin katılımcı üyesiyiz. Bu ülkenin toprak bütünlüğü çift dikişli güvenlik altına alınmış durumda. Bu ülke parçalanamaz. Mümkün değil. Bu ülkenin güvenliği sadece bize ait değil. Artık bütün uluslararası sistemin güvencesi var burada.
    Talabani ve Barzani, PKK'nın dağdan indirilmesi için Türkiye'ye yardım eder mi?
    Ne Talabani ne Barzani PKK'ya karşı askeri harekâta geçmeyecekler, bunu bilelim. Aksini söyleseler de, K. Irak'taki PKK'lılarla temasları var. Onlara bazı konularda baskı yapmak, telkinde bulunmak imkânları var. Fakat o konuda da Türkiye'den beklentileri bir genel af. 'PKK'lıların silah bırakmasında bir genel af bizim işimizi çok kolaylaştırır' diyorlar. Zaten Kürtlerin durumu, Irak'ın iç dengelerinden bağımsız algılanamaz. Irak fiilen parçalanmış bir ülke. Şu anda şeklen bir arada duruyor ve darmadağın olma tehlikesini taşıyor. Irak'ın üç ana toplumsal direği var. Şiiler, Sünni Araplar ve Kürtler. Kürtler, Kürtler arası çatışmaya girmedikleri ve aralarında konsensüs kurdukları ölçüde, Şiiler ve Sünni Araplar karşısında bir güç oluyorlar. PKK'ya harekât, Kürtler arasında konsensüsün dağılması demektir. Onlardan hareket beklemek hayaldir.
    Amerika PKK konusunda Türkiye'ye yardım eder mi peki?
    İstihbarat ve para kaynaklarının kurutulması konularında yardım edebilir. Ama askeri harekâtla, kendisinin Kürtlerle ilişkisini zedelemez.
    PKK, Barzani, Talabani ve Amerika için aynı anlama mı geliyor yoksa hepsinin PKK ile ilgili başka bir planı mı var?
    Hepsinin ayrı planı var. Amerika PKK'nın Türkiye'ye zarar vermesini istemiyor ama, İran Kürdistanı'nı destabilize ederek İran'daki rejimi sıkıştırmak için PKK'yı koz olarak tutmak istiyor. Amerika'nın İran'la oyununda PKK'nın işlevsel bir değeri var. Talabani ve Barzani ise şu anda birleşik durumdalar ama, Irak dağılırsa, ki böyle bir ihtimal var, ortaya tek bir Kürt antitesi mi çıkar, yoksa Barzani ve Talabani arasında yine ihtilaf belirir mi, bilemiyoruz. Dolayısıyla onların da üçüncü taraf olan PKK'yı birbirlerine karşı rezerv güç olarak tutmak gibi bir niyetleri var. Aslında PKK'dan hoşlanmıyorlar, Talabani Öcalan'dan nefret ediyor, ondan küfürle bahsediyor, onunla ilgili hakaretamiz sıfatlar kullanıyor, Barzani de 'biz üç-dört bin Peşmergemizi PKK'ya karşı savaşta şehit verdik' diye sinirleniyor ama Türkiye ile ilişkilerde PKK kendiliğinden pazarlık kozu oluyor.
    Geçenlerde, Barzani ile bizim Güneydoğu'nun birleşmesi, buna karşılık bölgedeki petrolden Türkiye'ye pay verilmesi ihtimalini kapsayan bir plandan daha söz edildi. Bu, anladığım kadarıyla bir federasyon öngörüyor. Böyle bir plan gerçekleşir mi?
    Şu anda Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesinin ipuçlarının yaşandığı olağanüstü bir tarihi dönemdeyiz. Irak'taki gelişmeler ve Lübnan savaşı bu tarihi dönemin önsözü gibi. Daha bölümlerine gelmedik. Dünya tarihinde sabit kalmış bir harita yok ve Ortadoğu haritası da tarih felsefesi anlamında bakarsak, bir daha çizilecek. Burası petrol bölgesi olduğu için bu iş çok sancılı olacak. Son günlerde bizim basında çıkan ihtimaller de iki-üç ay sonra olabilecek bir durum değil ama ileride olabilir. Ortadoğu haritası yeniden çizilirse, Irak'ın kuzeyi ne olacak meselesi gündeme gelecek. Burası muhtemelen Türkiye'ye bağlı bir vasal devlet olacak. Ya da Türkiye ile bir federasyon ilişkisine girecek.
    Talabani ve Barzani, Türkiye'ye nasıl bakıyor?
    Aralarında önemil nüanslar var. Talabani Irak'ın cumhurbaşkanı. Dünyaya Bağdat'tan bakmaya başladı. Barzani, Erbil'de Irak Kürdistanı bölgesi başkanı. Kürt milliyetçiliği söylemi onda daha fazla. Dolayısıyla Barzani Türkiye'yi daha çok irrite ediyor. Ayrıca Türkiye'de Talabanici Kürt yok ama Barzanici Kürt çok. Türkiye'deki Kürt siyasi hareketinin PKK nüfuzu altında bulunmayan kesimi Barzanicidir. Kürt siyasi hareketi içinde yer alıp PKK'lı olmayan veya anti-PKK olanların büyük çoğunluğu Barzani yanlısıdır.
    ABD Türkiye'ye nasıl bakıyor?
    Amerika , küresel politikalarının Ortadoğu üssü gibi görmek istiyor Türkiye'yi. Bu da olmuyor ve çuval olayı gibi, Tayyip Erdoğan'ın Amerika'ya kabul edilmesi için Şaron'un ayağına gitmesi türünden bin şart ileri sürmek gibi sıkıntılar çıkıyor ortaya. Amerika'nın stratejik çıkarı şu: Türkiye'de hem laik ve demokratik hem de İslami referansları olan bir hükümetin işbaşında bulunabilmesi, ılımlı İslam'ın seçimle başa gelip Amerika'yla müttefik kalabilmesi ve Türkiye'nin laik ve demokratik formatta etkili bir bölge ülkesi olmayı sürdürmesi. Amerika, Hazar ötesi enerji transit yollarının Rusya tekelinden çıkmasından, bu yolun Avrupa'ya Türkiye üzerinden geçmesinden yana. Onun için de Amerika, Türkiye'nin mevcut toprak bütünlüğünün aynen ve istikrar içinde korunmasından yana. Avrupa'nın enerji bakımından sağlama alınmasını, 21'inci yüzyılda Çin'e karşı girişeceği rekabette ve Rusya'yla itişmelerinde çok önemsiyor. Çünkü enerji bakımından rahatlamış Avrupa, Amerikan stratejisinin temel taşıdır. Türkiye bu konuda çok önemli bir işlev görecek.
    Yakın vadede Ortadoğu'da ve Güneydoğu'da ne bekliyorsunuz?
    Bizim kuşağın yaşam süresi içinde, görünebilir vadede Ortadoğu kanlı ve kaotik bir coğrafya olacak. Evet Lübnan 12 Temmuz'dan önceki gibi olmayacak. Füze atamayacak ama Ortadoğu'da başka şeyler olacak. Biz Irak'ın bölünmesini Kürtlerin ayrılma isteğiyle irtibatlandırıyoruz. Oysa Irak bölünecekce, Şii-Sünni parçalanmasından bölünecek.
    Ortadoğuda savaş petrol bitmeden bitmeyecek sanki. Bu bölgede savaş,petrol bitince mi bitecek acaba?
    O kadar doğru ki... Türklerde, özellikle İslamcılarda, Osmanlı dönemi Ortadoğusu söylemi vardır. Oysa Ortadoğu'nun o dönemde jeopolitik değeri yoktu. Petrol bulunduktan ve Süveyş Kanalı ve ticaret yolları açıldıktan sonra Ortadoğu bize bırakılamaz bir hal aldı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra da zaten parçalandı. Petrolün olmadığı bir dönemde Ortadoğu turistik bir yerdir. Irak'taki savaşın asıl sebebi Çin'e, Hindistan'a ve Rusya'ya karşı petrol havzalarını kontrol altına alma savaşıdır.

    Radikal
    Neşe Düzel

      Forum Saati Paz 19 Mayıs - 3:47