VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Eşbaşkan Erdoğan OKS ile İlgilenir mi?

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Eşbaşkan Erdoğan OKS ile İlgilenir mi? Empty Eşbaşkan Erdoğan OKS ile İlgilenir mi?

    Mesaj tarafından Admin Perş. 24 Ağus. - 10:40

    Neval Kavcar : Eşbaşkan Erdoğan OKS ile İlgilenir mi?

    BOP ta Eş başkanlığı kabul eden Erdoğan Türk-İslam dünyasını, ABD nin emrine vermeyi kabul etmiştir. “Stratejik Vizyon Belgesini” imzalayan Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Türkiye’de Amerikan stratejilerini ve uygulayıcısı olacağız demiştir. Türkiye ayağı güvene alındıktan sonradır ki İsrail, Filistin ve Lübnan’a saldırmıştır.

    Şimdi başbakanın kalkıp da “BOP da ki görevini gözden geçireceğini “ söylemesi, iç kamuoyuna dönük kahramanlık gösterisinden başka bir şey değildir. Biraz da kelimelerde ki kontrolsüzlüğünü buna eklemek gerekir.

    Orta doğuyu yakından takip eden bir gözlemci, “ABD direk olarak İran’a saldırmak yerine İsrail’in saldırmasını yeğler” demişti. Şu an cereyan eden hadise bu olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum. 2. Dünya Savaşında milyonlarca insan öldüğü halde, sadece “Yahudilerin “ soykırımla anılması bunun BM de tescillenmesinden sadece 3 yıl sonra İsrail devletinin ilânına bakarak ne düşünmeliyiz acaba?

    Ne 1. Dünya Savaşı ne de 2. si çok büyük olaylarla başlamamıştır. Söndürmek için müdahil olanlarda kısa sürede yangının içinde bulmuştur kendisini. Orta doğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar, ABD kontrolünde ve Türkiye merkezli yoğrularak, sömürüye uygun hale getirilmesinde Eş başkanlık görevini yürütecek Erdoğan ve Gül ikilisi başta olmak üzere bu döneme hizmet eden herkes lânetle anılacaktır.

    Geçmişte atalarımızın Türk merkezli olarak medeniyet götürdüğü yerlere, bugün fason ve hizmetkâr olarak görevlendirilerek , “emir eri” olarak yönlendirilmenin utancı içindeyiz.

    İsrail’in Lübnan’da sivil yerleşimleri vurduktan sonra ki “evlerde füzeleri saklıyorlar” yalanının ardından Kana’da ki “sığınak”ın yerle bir edilmesi, bardağı taşıran son damla olmalı idi. Roma’da yapılan “havanda su dövme “toplantısı, bir kere daha göstermiştir ki BM, ABD nin kontrolündedir. Lübnan’ın Rıce’yı kabul etmemesi hemen ardından İran Dışişleri bakanını kabul ederek Amerika aleyhine cümleler kurması, Türkiye’nin perişan halini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

    Bir ay kadar önce Urfalı köylüler ile ABD arasında cereyan eden mahkeme de, köylülerimiz ABD ile uzlaşma teklifini ret etmiştir. “Bize füze yollayan ve mahkemeye gelmeyen onlar, biz niye uzlaşıyoruz” demişlerdir. AKP hükümetinin Urfalılar kadar olamadığı böylesine önemli bir dönemde, kendilerini yürekten kutluyorum.

    Şunu net olarak bilmeliyiz ki “Türkiye “ bağımsızlığını yitirmiştir. Geçtiğimiz yüzyılda sömürge ülkelerde “düşman askerleri” aleni ortada dolaşır, kendi bayrağı yerine sömürgesi olduğu ülkenin bayrağını çekerdi vs. Bugün Türk Bayrağı dalgalanıp, hükümet üyelerimiz toptan, son sesle “istiklal Marşımızı” okusalar da bağımsız değiliz. Maliye, sosyal ve siyasi politikalarımız ile AB-D ye bağlıyız.

    Osmanlı Devletine el atan Batının yanlış reçetesi ve yandaş siyasileri ile 1. Dünya Savaşı sonrası nasıl paylaşıma müsait hale getirildi ise, günümüz Türkiye’si de ayni durumdadır. Binlerce insanını öldürmekten direk suçlu Abdullah Öcalan’ı asamamak gibi bir garabetin içindedir. Yabancı devlet ajanlarının cirit attığı, mazlumun değil saldırganın korunduğu, zenginliklerinin talan edildiği, haberleşme ağının tamamen yabancıların eline geçtiği yetmezmiş gibi barajlarının da elden çıkarılma planlarının yapıldığı, hulasa Türk Milletinin kendisin de “haraç mezat” satışa çıkarıldığı günleri yaşıyoruz. Yapılanları çağın gereği, serbest ekonomi olarak göstermek isteseler de iyi bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti temel değerleri başta olmak üzere çözülmekte, uluslararası arena da kendini koruyamaz duruma düşürülmektedir.

    24 Haziran 1999 tarihli gazetelere göz gezdirirken:

    “İtalyan La Repubblica Gazetesi'ne avukatları aracılığıyla bir demeç veren Abdullah Öcalan, ‘‘Benim ölümüm barış getirecekse intihar bile edebilirim.”( Hürriyet) satırlarını okuyunca , “ Bu hükümetler ve şartlarda seni asamıyoruz, dediğini yap da barışa bakarız” diye düşünmeden edemedim. ( Avukatlar ve doktorlar ordusu nezaretinde ki Öcalan’da bunu yapacak cesaret olmadığını, medyaya yansıyan korkak ifadesinde hep birlikte görsek de, bir umut işte)

    Türkiye’nin içinde bulunduğu anormal durumun göstergeleri ortadadır. Nüfusun çoğunluğu işsiz, sosyal güvenlik şemsiyesinden uzak, yaşar gibi yapan insanların oluşturduğu bir ülke durumundadır. Çocuğunun ilerde işsiz kalmaması için boğazından keserek özel ders aldıran, dershanelere yollayan aile ile oyun ve gelişme çağını test kitaplarına gömülü olarak geçiren çocuklarımızla tam bir panik durumu yaşıyoruz. OKS başta olmak üzere Milli Eğitim Bakanı birçok konuda sınıfta kalmıştır. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde yaşanan ve hukukunda siyasallaştırılmasıyla bir kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylarda başrol alan MEB ı H.H.Çelik şimdi de OKS de yaşananlarla hafızalardan silinmeyeceğe benziyor.

    Rivayet muhtemel. Öncelikle OKS sınav sonucu ile MEB ndan okullara yollanan neticeler arsında ki yirmi puanlık fark nereden kaynaklanıyor? ( Bazı öğrencilerde) Çağdaş ülke, insan hakları söylemini kimselere bırakmayan MEB ı H.H. Çelik’in derhal istifası gerekmez mi? Binlerce çocuğumuzun emek ve vebali ona bu yolu işaret etmiyor mu? Ayrıca bu yirmi puanlık fark, münafıklara ve başka rivayete göre malum bir cemaate sempati duyanlarda var deniliyor!

    “Milyonları ilgilendiren sınavların düzenleyicisi Genel Müdürlük, OKS"de geçen yıl yaşanan sorunların aynısına bu yıl da imza attı. Genel Müdürlük, geçen yılki OKS"de tercih kılavuzları, puan dönüştürmeleri, kontenjanların yanlış bildirilmesi üzerine yapılan hatalı yerleştirmelere karşın, bu yıl da yüzdelik dilimlerde hatalar yaptı. Bakanlıktan alınan yüzdelik dilimlerle, öğrencilerin okullardan edindiği sınav sonuç belgelerindeki yüzdelik dilimlerin birbirini tutmadığı ortaya çıkarken, hatalar zincirinin puan hesaplamalarında da olabileceği kuşkuları oluştu… Teknik elemanların görev yaptığı Genel Müdürlük"te AKP iktidarıyla birlikte çok sayıda çalışan görevinden uzaklaştırıldı. Skandal düzeyinde hatalara imza atan Genel Müdürlüğe ilişkin hiçbir işlem yapılmaması ise dikkatlerden kaçmıyor…”( sonsayfa.com- MEB'de skandal üstüne skandal- 20 Temmuz 2006)

    BOP eş başkanı böyle küçük işlerle ilgilenir mi bilmiyorum fakat, fındık üreticileri ve öğrenci velilerinin sesini, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin başbakanı olarak duymalıdır diyorum.

    Arka arkaya, insan hayatını hiçe sayan hataların yapıldığı, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğüne kimler niçin konuşlandırılmıştır? Yapılanlar basit birer hata mıdır, geleceğe dönük yatırım mıdır? Haklarında işlem yapılmama ayrıcalığının kaynaklandığı nokta neresidir? Gibi sorulara cevap bekliyor, gereğinin de yapılmasını bekliyor Türk halkı.

    Erken ya da baskın seçim yapmaya yürekleri yetmeyenler, geri sayıma geçtiğimiz son bir yılı Eş başkanlık ya da skandallarla geçireceğe benziyor.

    Satırlarıma son vermeden önce; Atatürk’ü dinsiz imansız ilan eden güruha ve bugün iktidarda olup ABD politikalarını ilk elden takip için imzaladıkları “Teslimiyet Belgesi” ne bakarak, Ata’nın Filistin konusunda ki düşüncesini yazıyorum:

    “Kudüs’ü Yahudi ve Hristiyanlara Çiğnetmeyeceğiz

    “Şimdi kendimize kafi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyetin mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmiyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyete lakayt olmakla ittiham edildik. Fakat bu ittihamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allahın inayeti ile kuvvetliyiz. M.Kemal Atatürk." (haber7.com/ Atatürk'ten Batı'ya Filistin tavrı- 31 Temmuz 2006)

    Yüreği “Tam Bağımsız Türkiye” için çarpan, herkese selamlarımla.

    1 Ağustos 2006

    nevalkavcar@yahoo.com

      Forum Saati Paz 19 Mayıs - 8:09