VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK Empty Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK

    Mesaj tarafından Admin Cuma 13 Ocak - 15:50

    Prş Oca 12, 2012 23:34

    Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK Erdalsarizeybek
    ULUDERE OLAYININ ARKASINDA MEĞER BARZANİ VARMIŞ


    Uludere
    Olayı, Barzani'ye Kürt Devleti kurabilmek, Barzani'ye güneydeki
    Şii-Sünnilere karşı Türkiye güvencesi verebilmek, Doğu'daki çaresiz
    halkımızı Kürdistan siyasetine esir edebilmek için tasarlanmış bir
    senaryodur.


    Bugün 11 Ocak Çarşamba… Hükümetimiz AKP, başı
    da Erdoğan… Bugün resmi bir açıklama yapıldı, işte o açıklama; “Hükümet,
    Uludere’de 35 kişinin öldüğü olaydan sonra bölgede kaçakçılığın
    önlenmesi amacıyla harekete geçiyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati
    Yazıcı, bölge halkları arasındaki sınır ticaretini geliştirmek ve
    kaçakçılığı önlemek için Gülyazı’ya yeni bir sınır kapısı yapacaklarını
    açıkladı.”

    Açıklama doğal gibi, yani halk fakir, fakirlikten
    kaçak işi yapıyor, bu yüzden de ölüyor, kapı açalım ve bu sorunları
    çözelim, gibisinden doğal… Bize sorarsanız, durum hiç de göründüğü gibi
    değil, bir tuzak var bu işin altında… Anlatalım…

    Irak sınırından
    yapılan kaçakçılık bugünün işi değil, ardında yıllar var, yüz yıllar,
    tıpkı İran sınırı gibi… Kaçakçılığı yapanlar ağalar, halk değil,
    halkımız sırtçı, yani ağanın kaçağını taşıyan hamal… Kaçağa göz yuman
    ise siyaset, asker değil, çünkü kaçaktan kazanan ağa siyasete destek
    veriyor, bu destekle siyaset iktidar oluyor, iktidar olan siyaset ağayı
    destekliyor, ver gülüm, al gülüm işi bu… Uludere olayı ise kaçak işi
    değil, ardında başka bir plan ve proje var, ama bunu açığa çıkarabilmek
    için önce ağalara bakmak gerekiyor, feodal aşiret ve toprak ağalarına,
    din ağalarına…

    Bizim ağaların
    varlığı 1514 Çaldıran savaşına dayanır; Sünni Yavuz Selim ile Şii Şah
    İsmail savaşına. Yavuz Selim Kürt İdris-i Bitlisi ile anlaşarak, Şah
    İsmail’e karşı Kürt aşiretlerine ağalık verdi, toprak ağalığı yani
    derebeylik… Savaş kazanıldı, aşiret ağaları derebeyi oldu, yıl 1514…


    Osmanlı’nın
    gerileme ve çöküş döneminde ise işler değişti, bu kez güç verdiği
    ağalar isyana kalkıştı. O süreçte üç önemli isyan çıktı; biri
    Tepedelenli Ali Paşa isyanı, diğeri Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı ve
    sonuncusu da Cizre Emiri Bedirhan Ağa isyanı, yıl 1846… İsyanlar
    bastırıldı ancak Osmanlı toprak ve güç kaybetti, buna karşın ağalar güç
    kazandı.

    Bu ağalar içerisinde Bedirhan Ağa isyanı Uludere
    Olayı’nı yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Bedirhan Ağa Şemdinli-
    Çarçella batısının ağasıdır, yani bu bölgenin ağası, ilk isyan burada
    çıkarılmıştır, bu bir. Bedirhan Ağa, Iraklı Kürt Halid-i Bağdadi Nakşî
    tarikatındandır ve Doğu’da bu tarikat çok etkilidir, bu iki.

    Osmanlı’ya
    isyan eden ilk aşiret ve toprak ağası Kürt Bedirhan’dır, bu da üç… Ne
    önemi var, demeyiniz, çünkü bu ayrılıkçı Kürt Halid-i Nakşi tarikatının
    baş ağalarından biri Molla Mustafa Barzani ve oğlu Mesud Barzani’dir,
    üstelik bu tarikat müritleri bugün Türkiye’de iktidardadır… Bu
    tespitimizi bir kenara koyup tarihin tozlu sayfaları içerisinde
    ilerleyelim…


    Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK WarningResim özgününden % 52 oranında küçültüldü [ 959 x 734 ]
    Uludere Olayının Arkasında Meğer Barzani Varmış / Erdal SARIZEYBEK 1326326164-barzani-acilimi-uludere


    Güç
    kaybeden Osmanlı, 1876’da bu kez Balkan isyanlarıyla karşı karşıya
    kaldı ve devamında Ruslara karşı yaptığı savaştan da yenik çıkınca, 93
    Harbi, daha da çok toprak kaybetti, güç kaybetti. Ruslar İstanbul-
    Yeşiköy’e kadar geldi… Ünlü Gazi Osman Paşa’nın Plevne Müdafaası bu
    savaşın bir parçasıdır. Ünlü kahramanımız Nene Hatun’la anılan Erzurum
    savunması da yine bu savaşın bir sayfasıdır.

    Kıbrıs bu savaş
    sonrası İngilizlere bırakılmıştır, kiralama denilerek. Balkan, Kafkas
    bir yana, Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan ve Batum da elden çıkmıştır.
    Osmanlı artık dağılmaktadır ve akbabalar Osmanlı’nın toprağı peşine
    düşmüştür… Akbabalardan biri, yine Doğu Anadolu’da, yine bir Kürt ağası
    olmuştur ama bu kez aşiret ve toprak ağası değil, bir Kürt din ağası,
    Şeyh Ubeydullah, Şemdinli…

    Tıpkı 1846 Bedirhan Ağa isyanı gibi,
    Osmanlı’dan bir parça koparıp ayrı bir Kürt devleti kurmak için, feodal
    bir din ağası olan Şeyh Ubeydullah Şemdinli’de isyan çıkardı, yıl 1880.
    Bu kez isyan bölgesi doğuya kaydı, Şemdinli- Çarçella’nın doğusu ve
    güneyine… Bunun da ne önemi var demeyin, buralar şimdi de gündemde,
    Botan çığlıkları atılıyor, Botan dedikleri işte buralar…

    Ubeydullah,
    Barzani gibi, tıpkı Özal gibi, Iraklı Kürt Halid-i Bağdadi
    Nakşibendi’nin bir mürididir. Babası Seyit Taha da bu tarikatın bölgede
    ünlü bir halifesidir. İsyan bastırılır ama sırtını İngiltere ve
    Fransa’ya dayayarak Osmanlı toprakları üzerinde ayrı bir devlet kurmak
    hayali hiç bitmez… Paris Konferansı sırasında, “büyük devletlerin
    mandası altında bir Kürt ve bir Ermeni devleti” kurmak isteği, Ermeni
    Bogos Paşa ile Kürt Şerif Paşa tarafından da açık açık
    dillendirilir…Nihayetinde Osmanlı parçalanır, dağılır ama yok olmaz,
    Anadolu’da yepyeni bir Türk Devleti kurulur.


    Cumhuriyet’in
    kuruluş aşaması ve sonrasında bu kez sahneye Bedirhan Ağa oğlu Emin Ali
    Bedirhan, Şeyh Ubeydullah oğlu Seyit Abdulkadir çıkar… Her ikisi ve de
    uzantıları, dış destekli “isyanla ayrı bir devlet kurmak” siyasetini
    sürdürür; 1921 Koçgiri isyanı, 1924
    Barzani, 1925 Şeyh Said, 1930 Ağrı ve 1938 Tunceli isyanları ardında,
    yanında, arkasında hep bu isimler, hep bu isimlerin uzantıları ve de bu
    tarikat vardır; Iraklı Kürt Halid-i Bağdadi Nakşi…

    Çarçella
    isyanların yine odağındadır, çünkü nasıl ki İsrail için vaat edilmiş
    topraklar kutsal ise Çarçella Bölgesi de bu isyancılar için kutsaldır.
    Tarikatın ün yapmış Şehidan Dağı bu bölgededir. Çarçella bugün PKK’nın
    da odağı haline gelmiştir
    , silahlı siyasetinin odağı, hatta isyan
    lafları Çarçella adıyla özdeşleştirilmiştir. Çarçella Türkiye için
    stratejik bir alandır; güneyi Şemdinli ve Irak yani Barzani, doğusu
    Yüksekova ve İran, kuzeyi Hakkâri ve Van, batısı Çukurca, Şırnak ve
    Cizre’dir. İmralı’da yatan hain, 91 Körfez Savaşı’nda ABD’li Çekiç
    Güç’ten aldığı destekle Cizre-Şemdinli arasında Botan-Behdinan sözde
    savaş hükümeti kurmayı bile düşlemiş ve merkez olarak da Şemdinli’yi
    seçmiştir. Şemdinli demek bir parça özgür vatan sloganıyla
    simgeleştirilmiş Çarçella demektir. İşte Uludere bu coğrafyada yer alır,
    Şemdinli gibi Çukurca gibi, Cizre gibi…

    Bu stratejik alanda
    bulunan hudut karakollarına bir bakınız; Alan, Aktütün, Dağlıca,
    Dilekli, Pirinçeken, Işıklı, Narlı, Üzümlü, Çığlı, Andaç, Serin,
    Yemişli, Gülyazı, Ortabağ, Taşdelen ve Işıkveren… 1984’ten günümüze iç
    bölgelerdeki karakollar bir kez saldırıya uğramış ise eğer, bu
    saydığımız karakollar en iki kez, üç kez, dört kez saldırıya uğramıştır,
    sanki tarihten intikam alınır gibi… Bu trajedi tıpkı Irak savaşına
    benzemektedir; İsrail, tarihteki tek devleti olan Yahuda’yı yıkan
    Babil’i (Irak) bugün parçalamıştır, sanki geçmişin intikamını alır gibi…


    Şimdi gelelim günümüze…

    Bugün,
    Irak parçalanmış, Irak kuzeyinde Barzani Kürt devleti kurulmuş, bir
    ilanı eksik kalmıştır. Barzani bir Halid-i Bağdadi Nakşî mürididir.
    Babası ve yakınları aynı tarikatta şeyh, şıh, seyit, molla mertebelerine
    kadar ulaşmıştır… Turgut Özal da bir Halid-i Nakşî’dir ve Barzani’yi
    desteklemiştir.

    Gazeteci yazar rahmetli Uğur Mumcu, Molla
    Mustafa Barzani’nin bir İsrail MOSSAD ajanı olduğunu açıkladıktan on beş
    gün sonra öldürülmüştür,
    yani Barzani-İsrail bağı…

    Bugünkü
    AKP siyasetinin başı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül, Cüneyt Zapsu birer
    Halid-i Nakşî mürididir ve Türkiye’yi yönetmektedir. Barzani hem
    Cumhurbaşkanlıkta hem de Başbakanlıkta devlet gibi karşılanmış, hatta
    Erdoğan Erbil’e giderek Barzani ile “Burası Muş’tur” türküsü bile
    söylemiştir. Türkiye Erbil’de Konsolosluk açmıştır, THY halen uçuş
    seferleri düzenlemektedir. Yani Türkiye’yi yöneten AKP siyaseti
    Barzani’yi tanımakla Kürt devletini tanımış sayılmaktadır. Aynı zamanda
    Kerkük’ün Barzani işgaline de razı göstermiştir… Bu işin Barzani Kürt
    devleti tarafı, şimdi gelelim Türkiye tarafına…

    Ayrılıkçı PKK
    Kürt siyasetinin başı İmralı’da yatan haindir. Bu hain, ister Bizans
    projesi deyin, ister Haçlı, ister BOP deyin ister Yahudi Kürdistan
    projesi, bu projenin mimarları olan ABD-AB-İsrail tarafından yapılan bir
    operasyonla bize teslim edilmiştir, 1999’da.
    Rahmetli Ecevit dahi, “neden bunu bize teslim ettiler” diyerek düştüğümüz tuzağın farkında olmadığını dile getirmiştir.

    Üçlü
    koalisyon türlü ayak oyunlarıyla bozulmuş, yerine AKP iktidar olmuştur.
    AKP’nin desteğiyle ABD kısa sürede Saddam’ı devirerek Irak kuzeyinde
    Barzani devletini hayata geçirmiş, Türkiye’de ise bu projenin İmralı
    sözde siyasi liderini yaratılmıştır, İmralı…

    Dokuz yıldır
    yattığı yerden pkk’yı yönetmesine izin verilen İmralı, Habur olayı ile
    uzun süredir aradığı halk desteğine de kavuşmuştur. 2005 yılında kurulan
    KCK yapılanması ile hukuk sistemini ve anayasal kurumlarını da, kısmen
    kâğıt üzerinde kısmen de uygulamada, hayata geçirmesi sağlanmıştır.
    Geriye tek şey kalmıştır; İmralı’ya ev hapsiyle yerinden yönetim,
    Irak’taki teröristlerin afla getirilerek pkk ordusunun kurulması. Elbet
    bu kolay iş değildir, bu nedenle anayasa çalışmalarıyla
    geciktirilmektedir, ama ya Barzani, Barzani’nin gecikmeye tahammülü
    yoktur…

    Çünkü Barzani artık Irak’tan kopmuştur. ABD
    Irak’tan çekilmiş, Barzani’yi koruyacak bir güç kalmamıştır. Güneydeki
    Şii ve Sünnilerle ortak bir yönetim altında yaşaması mümkün değildir.
    Çünkü Barzani’nin ABD’ye verdiği destek sonucunda 1.5 milyon Şii-Sünni
    Müslüman öldürülmüştür, güney Irak Barzani’ye saldırmak için fırsat
    kollamaktadır.

    Barzani’nin İran’la da yaşaması mümkün değildir,
    çünkü Barzani Sünni Halid-i Nakşibendî’dir, İran ise Şii, yani Yavuz
    Selim- Şah İsmail meselesi gibi… Barzani’nin Suriye ile de yaşaması
    imkânsızdır, yine aynı sebepten… Ve bugün Suriye’deki Esad rejimi de
    aynı sebepten devrilmek istenmektedir. Barzani’ye kalan tek ülke
    Türkiye’dir, çünkü iktidar Halid-i Nakşî’dir, aynı tarikat, AKP siyaseti
    İsrail’e de yakındır, ABD’ye de…


    Şimdi gelelim Uludere
    Olayı’na, 34 vatandaşımızın terörist sanılarak bombalandığı ve hayatını
    kaybettiği Uludere- Gülyazı Olayı’na…

    İşte Uludere Olayı bu
    noktada can alıcı bir öneme sahiptir; Barzani’ye Doğu Anadolu kapısı
    açmak açısından, hem insan yönünden hem de kaynak yönünden ve Doğu
    Anadolu’yu da Barzani’ye açmak açısından… Barzani’nin
    Doğu Anadolu’da birkaç milyon Kürdistan kimliği dağıtmış olduğu da
    dikkate alınacak olursa, artık Irak kuzeyinde Halid-i Nakşî Barzani’den
    başka hiç bir aşiret iktidara gelemeyecektir. Açılacak kapılarla
    ticaretini Barzani ile geliştirecek bir Türkiye, doğal olarak Barzani’yi
    de koruma altına alacaktır…

    Peki, Barzani’ye Doğu’yu nasıl açacaksınız?


    Tek
    kapı Habur Gümrük Kapısı’dır, yeterli değildir, Barzani’yi Habur’a
    hapsederseniz, dayanmaz, çöker, çünkü mesele sadece mal, petrol ve de
    para değil, aynı anda Kürdistan projesine destek verecek insan
    meselesidir, yani mesele hem siyasi hem ticaridir…

    Peki, nereyi ve nasıl açacaksınız? Nasıl bir proje bu?

    İşte
    Uludere, Uludere bir örnek, BARZANİ AÇILIMI yapabilmek için trajik bir
    başlangıç… Açıp haritaya bakınız, Uludere yoluna bakınız, o dağlar, yol
    yok, iz yok, Irak tarafında da pek yerleşim yeri yok ama çıktılar
    ortaya, “Uludere’ye kapı açacağız”, diyorlar, neden?

    Ne ticareti
    var orada? Yok, yok ama Şemdinli’de var, Çukurca’da da var… O halde bu
    iş; Şemdinli’ye ve Çukurca’ya kapı açabilmek için bir başlangıç içindir,
    yoksa AKP’nin Uludere’yi düşündüğü için değil… Peki neden?

    Çünkü
    Şemdinli’de yol var, hem Yüksekova-Van’a hem de Barzani Erbil’e açılır,
    oradan da Süleymaniye’ye bağlanır… Çukurca’da da yol var, hem
    Hakkâri’ye, oradan da Şırnak ve Yüksekova-Van’a bağlanır, Doğu ve
    Güneydoğu’da başka da yol yoktur zaten… Barzani’nin Erbil’ini
    Yüksekova-Van karayoluna, yine bu Erbil’i Hakkari-Şırnak karayoluna
    bağladığınız anda, Barzani Doğu ve Güneydoğu’da güç haline geliyor, hem
    ticari açıdan, hem de insan yönetimi açısından, boşuna Barzani Doğu’da
    Kürdistan kimliği dağıtmıyor!

    İşte
    mesele budur, Barzani’ye Türkiye Kapısı Açmak; Uludere olayıyla konuyu
    gündeme taşımak, kamuoyunun dikkatini “sözde kaçakçılık” işine çekip
    Irak’la ticareti gündeme getirmek, buradan yola çıkıp Van-Hakkâri-Şırnak
    hattını Şemdinli ve Çukurca kapılarıyla Barzani’ye bağlamak…

    Bu
    AKP siyaseti çok kapı açmak peşinde, başta Şemdinli-Derecik kapısı,
    çünkü Barzani’ye giden en kısa yol odur, Çarçella’dan geçer… Ardından
    Çukurca Kapısı, çünkü güneydoğu karayolu ağının düğüm noktasıdır
    Çukurca… Uludere Kapısı’nı da açtınız mı, hemen yanı başı Habur zaten,
    başka kapıya da gerek kalmaz…


    Bir de iyi bir ithalat ve
    ihracat rejimi yaptınız mı, Barzani malı, Kerkük petrolü ve parasıyla
    Doğu’ya girecek, Doğu’daki insanımız da çift kimliği ile Barzani’ye
    destek verecek. Petrol, mal ve parayı Doğu’da pazarlayan Barzani tam bir
    devlet gücüne sahip olacak, hem de kendini güneydeki Şii-Sünni’lere
    karşı koruyacak. İlker Başbuğ ile Hurşit Tolon Paşaların
    tutuklanmalarını bu çerçeveden de görebilirsiniz; Türk Ordusu’nun bu
    projeye karşı direncini kırmak…

    Ama bu proje ekranlarda bize
    nasıl anlatılacak; “bak şu fakir halkımıza, kaçak için, 50 lira
    sırtçılık için can veriyor, açtık işte kapıları, bak herkes kazanıyor,
    artık kaçak yok, ölüm yok…”

    Sonuç
    nereye çıkıyor? Büyük İsrail’e; Ürdün’den bir parça, Suriye ve Irak’tan
    bir parça, yanına da Doğu ve Güneydoğu Anadolu yönetimini koydunuz mu,
    ver elini Karadeniz…İsrail’in bu sayılan toprakları silahla almasının
    gereği yok, yönetimleri eline geçirmesi yetiyor, para ve siyaset ile…


    Meselenin
    özü budur; Uludere Olayı, Barzani’ye Kürt Devleti kurabilmek,
    Barzani’ye güneydeki Şii-Sünnilere karşı Türkiye güvencesi verebilmek,
    Doğu’daki çaresiz halkımızı Kürdistan siyasetine esir edebilmek için
    tasarlanmış bir senaryodur. Bu senaryoya, Türk Ordusu’nun küresel
    projelere karşı direncini kırabilmek düşüncesini de eklediğinizde,
    ortaya çıkan senaryo tam bir ihanet senaryosudur.


    Türk Milleti bu ve benzeri senaryolarla tarih boyunca çok karşılaşmış ve hepsini de yok etmeyi başarmıştır.

    1514’le
    başlayan ve 1919’a kadar gelen tarihsel bir süreç bugün tekerrür
    etmektedir. Türk Milleti tıpkı 1919’da olduğu gibi bir yanı ihanetlerle,
    bir yanı isyanlarla ve bir yanı da kılık değiştirmiş düşmanlarla
    kuşatılmış durumdadır.

    Tarih yine tekerrür edecek ve bu sürecin sonu mutlaka ikinci Kurtuluş Savaşı’na dayanacaktır.

    Tüm dünya bilmelidir ki, İkinci bir kurtuluş savaşını başlatmak ve başarmak için gerekli olan güç Türk Milleti’nde vardır.

    Karar Türk Milleti’nindir yani bizim…


    Erdal Sarızeybek
    Kaynak: Çarçella(2011)…



    ----------
    http://www.guncelmeydan.com/pano/uludere-olayinin-arkasinda-meger-barzani-varmis-erdal-sarizeybek-t30300.html#p150007

      Forum Saati Ptsi 6 Mayıs - 12:40