VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Türkiye’ye Güney Afrika modeli

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Empty Türkiye’ye Güney Afrika modeli

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 23 Ağus. - 7:59

    Türkiye’ye Güney Afrika modeli
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Kapak120
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Basyazib
    Gökçe Fırat



    Türk siyasetinde temel bloklaşma: Şeriatçı-Kürtçü-Liberal Blok
    AKP iktidara geldiği zaman bir tespitte bulunmuş ve Şeriatçı hareketin Vahdettin dönemindeki köklerine geri döndüğünü söylemiş ve bunun Atatürkçüler için de bir “aslına dönme fırsatı” olacağını eklemiştik.
    Sağcılar bölücü,
    Solcular Misak-ı Millicidir.
    İşte kanıt:
    PKK’dan Ağar’a destek,
    CHP’ye tepki!
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Chp_istifa
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Duran_kalkan
    PKK adına yapılan açıklamada tüm Kürtlere ve Alevilere “CHP’den istifa edin” çağrısı yapılmıştır. Bu PKK açısından son derece önemli bir adımdır, PKK Ağar’a destek verip, CHP’den istifa edin derken, aslında Türkiye’de sağ bloğun bir bileşeni olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır.
    AKP iktidarı artık gitmek üzeredir ve siyasette kimin ne olduğunun bu kadar netleştiği bir dönem sanırız olmamıştır.
    AKP’yi iktidara getiren olgu ABD’nin Irak müdahalesi ve kurmayı tasarladığı kukla Kürt devletiydi. Bu hazırlıklar içinde AKP’nin rolü Türk Ordusu’nun kukla Kürt devletinin kuruluşuna karşı olan tavrının dizginlenmesi, ABD’nin işgalini destekleyecek hatta gerekirse bu askeri operasyona dahil olacak bir müttefik yaratılması ve nihayetinde ABD’nin Ortadoğu’daki büyük projesini destekleyecek bir ülke yaratmaktı.
    AKP iktidarı Türkiye’yi ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin ortağı olarak görmektedir ve böyle lanse etmektedir. Oysa ABD’nin Büyük Ortadoğu’sunda aynı zamanda “Büyük Kürdistan” da bulunmaktadır! Kurtuluş Savaşı öncesindeki Sevr projesinde ve ABD’nin planlarında da bu vardı. O zaman da Vahdettin ve Şeriatçılar bu planı destekliyorlardı.

    Ülke içinde Sevr planını destekleyen kuvvetler de ülkenin sağcı partisi Hürriyet ve İtilaf ile Kürt siyasetçileriydi. Şeriatçı-Liberal-Kürtçü Blok, Sevr’in yanında doğal olarak vatanın karşısında yer alıyordu. AKP iktidarı giderken Türkiye siyasetindeki bu tarihsel bloklaşmanın hiç değişmediği en net örnekleriyle görülmektedir.
    DYP lideri Mehmet Ağar’ın son dönem çıkışları bu tarihsel blokun çözümlenmesi açısından son derece önemlidir. Hatırlanacağı üzere Mehmet Ağar PKK’lıların dağdan inip ovada siyaset yapmasını önermişti.
    Ağar’ın sözlerinin tek başına ele alınmaması, Ağar’ın ve partisinin bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
    DYP bilindiği üzere Türkiye’de merkez sağın en önemli ve köklü partisidir. Menderes’in Demokrat Partisi, Demirel’in Adalet Partisi’nin devamıdır. Bu nedenle ANAP gibi karma bir oluşum değildir, AKP gibi Şeriatçı kökenden gelme de değildir. Esas itibariyle merkez sağın gelenekesel çizgisini temsil etmektedir.
    Atatürk ve Ordu düşmanı sağcı gelenek: Türban cephesi
    Merkez sağın çıkışından bu yana temel misyonu ne ise Ağar’ın DYP’si bugün onu temsil etmektedir.
    1-) Ağar, Türkiye’de bir irtica tehdidi olmadığını savunmakta, türbanın serbest kalmasını istemektedir. Bu tavrıyla Menderes’ten bu yana süren laikliğe düşman, Cumhuriyet’e karşı, halkın dini inançlarını sömüren geleneği sürdürmektedir.
    Özellikle 28 Şubat sürecinden sonra oluşan cepheleşme içinde Cumhuriyet düşmanlarının temel bayrağı olan türbanı savunarak, türban itifakı içindeki yerini almıştır.
    28 Şubat’a kadar tavrı ne olursa olsun bir siyasi partinin Atatürk Türkiyesi’nden, Misak-ı Milli’den, Cumhuriyet idaresinden yana olup olmadığının en temel belirleyeni türban meselesidir. Sadece Ağar’ın DYP’si değil, aynı zamanda MHP ve BBP gibi milliyetçi gözüken partiler de bu türban cephesine dahil olmuşlardır.
    Tabii bu tavırlarını Cumhuriyet idaresine karşı bir tavır olarak adlandırmak yanlış olacaktır, çünkü onların asıl dertleri Atatürk’ledir. Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’i Atatürk ilan ettiği için karşı çıkmaktadırlar. Dolayısıyla türban bayrağı altında toplanan sağ bloğun temel çelişkisi Atatürk’ledir, onları bir arada tutan, bir blok halinde tutan da Atatürk düşmanlıklarıdır.

    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Pkk_abd_silahABD-PKK ittifakı artık saklanmıyor. ABD’nin PKK özel temsilcisinin asıl amacının PKK’nın silahlarını ABD’nin alması olduğu ortaya çıktı. Plana göre silahları PKK ABD’ye teslim edecek, PKK militanları ABD korumasında Türkiye’ye teslim edilecek ve düz ovada siyaset yapacak!!!
    Kürt-İslamcı tarikat aşiret düzeni
    2-) Atatürk düşmanlarının önündeki en büyük engel ise Türk Ordusu’dur. Bu nedenle Sağ Blok her zaman Ordu düşmanı olmuştur.
    Sağ güçler toplumda kendilerine ait bir taban olduğunu bilirler ve buna dayanırlar. Bu taban Osmanlı’dan kalma aşiret-tarikat tabanıdır. Dolayısıyla demokratik geleneğin değil, “feodal” geleneğin onlara hediyesidir bu taban.
    Sağ Blok işte bu taban üzerinde dini istismar yoluyla güç elde eder. Hepsinin tarikatlarla sıkı sıkıya bağı vardır, seçim dönemlerinde oy toplamak için tarikat şeyhlerinin elini öperler.
    Bu tavrın bir benzeri de aşiret ilişkilerine dayanmaktır. Aşiretler de demokratik temsiliyetin değil ağa egemenliğinin kurumlarıdır. Aşirette kendi aklı, mantığı ve vicdanı ile düşünmek yoktur, sadece aşiretin kan bağına uymak vardır.
    Bugüne kadar ağa egemenliği olarak ortaya çıkan aşiretçiliğin esas tehlikeli yönü ise günümüzde belirmektedir: Aşiretler aynı zamanda etnik bölücülüğün ve ayrımcılığın da kurumlarıdır.
    İşte Sağ Blok bu tarikat-aşiret bağının kendisine sağladığı kalabalık tabanı hep Cumhuriyet’e karşı kışkırtmış ve bu tabana dayanarak da demokratik muhalefetin kimi zamanlarda ise iktidarın temsilcisi olduğunu iddia etmiştir. Oysa gerçek demokratik bir rejimde sağın oy deposu ve tabanı olan tarikat yapılanmalarına hele hele aşiretler gibi etnik kabile yapılanmalarına müsade edilmez. Atatürk bu yapıları dağıtmak için çok uğraşmıştı, bugün bu güçlerin Atatürk düşmanlığının temel nedeni de budur.
    3-) Sağ Blok’un Atatürk, Ordu, Cumhuriyet düşmanı olmasının içteki nedeni Şeriatçı ve Kürtçü tabanı temsil etmesidir.
    Ama dinsel ve etnik bölücü bu bloğun tek başına bu güce dayanması imkânsızdır. Kurtuluş Savaşı döneminde de sağ blok bu güce dayanmıştı; Şeriatçı ve Kürtçü ayaklanmalar bunun en önemli örneklerindendir.
    Ancak bildiğimiz bir tarihsel gerçek daha vardır, Kurtuluş Savaşı döneminde de sonrasında da bu tür Şeriatçı ve Kürtçü isyanların arkasında hep emperyalist güçler olmuştur. Dolayısıyla Sağ Blok o güvendiği tabanıyla da iş yapamayacağını bilir ve hep dış destek peşinde koşar. Bu dış desteği Kurtuluş Savaşı döneminde Yunan ordusundan arayacak kadar hainleşebilmişlerdi. İngilizlerle işbirlikleri ise zaten aşikârdır.
    Ama Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da bu dış destekten hiç vazgeçmediler. Kendilerine, ideolojilerine, tabanlarına güvenerek siyasal bir güç yaratmaktansa emperyalistlere hizmet ederek güçlenmek istediler.
    Menderes’ten Demirel’e kadar süren ABD başkanları ile fotoğraf çektirip bunu oya tahvil etme anlayışı, Özal sonrasında ABD Başkanları ile telefonda konuşmaya bıraktı yerini.
    Ama bugün de Ağar’ın en çok dikkat ettiği şey ABD karşıtlığı yapmamaktır. Arkasına ABD ve AB’yi alan sağ blok bu sayede biraz daha demokratik geleneği sahiplendiği iddiası ile ortaya çıkmaktadır ki son derece komik olmaktadırlar.
    Ağar’ı destekleyenler: PKK, TDKP, Dev-Yol
    Örneğin Ağar’ın son dönem röportajlarında bu tür bir kaygı görülmektedir. “Sadece üniter devlet yetmez üniter halk da lazım” gibi bir saçmalığı kendinden son derece emin bir entelektüel buluşmuş gibi sunabilmektedir.
    Mehmet Ağar, ülkemizin önemli Emniyet Müdürlerindendir. Kendisi ne ölçüde katıldı bilemeyiz ama işkencenin sıradanlaştığı bir dönemin temsilcisidir. Şimdi böylesi bir dönemin temsilcisinin çıkıp da demokrasiden, kişi haklarından, özgürlüklerden, hatta hatta Kürtlerin haklarından bahsetmesi garipsenmektedir. Sol örgütlerle uğraşan polis şefleri az çok sol teoriyi de öğrenir ve kendilerini “gliştirirler”. İşte Ağar da bu tür polis şefleri gibi durmaktadır. Ama solcular bu tür polis “birikimi”nin ne olduğunu çok iyi bilirler.
    Peki bilmeyenler olabilir mi derseniz onlar da bulunur elbet.
    Örneğin Ağar’ı son dönem destekleyenler arasında bir zamanların TDKP’si şimdinin EMEP’i, bir zamanların Dev-Yol’u şimdinin Birgüncüleri de bulunmaktadır. Dolayısıyla geçmişin polis şefi geçmişin solcuları ile bir araya gelmiştir. Artık bu geçmişin solcuları Ağar’ı derin devlete karşı savunacak kadar militan Ağarcıdırlar.
    PKK’nın Ağar’ı desteklemesini anlarız, zaten adam PKK’nın savunduklarını savunmaktadır. Peki ama bunlara ne olmaktadır? İnsanın aklına ister istemez “Yoksa bunların 12 Eylül öncesinde de bu polis şefi ile yakın temasları var mıydı?” diye bir soru gelmektedir.
    SAĞ BLOK- SOL BLOK
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Oklar_barisa
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Turkiye_kusatildi
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Silah_gommek_yetmez
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Chp_enternasyonal
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Agar_asker
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Agar_abd
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli Derin_devlet
    Son dönemde CHP Ulusal Sol değerlere dönüş yaparken Merkez Sağ Ağar nezdinde Kürt-İslamcı kökenine dönmektedir. CHP TÜRKSOLU kavramlarını kullanmaya başlarken, Ağar Amerikancılık yapmakta, Ordu karşıtlığı gütmektedir. Çünkü sağcılar işbirlikçi, solcular vatanseverdir..
    Sol Blok: Ulusal Sol’un güçlenişi
    Sağ blok tavrını ortaya koyarken sol açısından da benzer bir netleşme dönemi yaşanmaktadır.
    TÜRKSOLU çıktığı andan itibaren Atatürkçü ve milliyetçi bir sol anlayışı ortaya koydu ve bu tavrından ödün vermedi.
    TÜRKSOLU ile birlikte yeniden canlanmaya başlayan Ulusal Sol’un bugün CHP içinde de bir anlayış olarak güçlendiğini görmekteyiz. TÜRKSOLU’nun teorileştirdiği, program önerisi haline getirdiği fikirler bir süre sonra CHP tarafından da dillendirilmektedir. Bu solun tarihsel köklerine dönüşünü gösteren bir olgudur.
    1-) CHP lideri artık “Türkiye kuşatıldı” tespitini siyasal değerlendirmesinin başına koymaktadır. Türkiye’nin kuşatıldığı tezi bilindiği üzere TÜRKSOLU’nun temel tespitidir ve ilk defa bu sütunlarda daha 2003 Martında yapılmıştı.
    Türkiye’nin kuşatılması fikri, ABD ve AB gibi güçleri dost ve müttefik olarak gören işbirlikçi zihniyet yerine, bu güçleri emperyalist güçler olarak gören antiemperyalist bir zihniyete dönüşümü ifade etmektedir.
    Son dönem Türk siyasetinde pek çok kesim tarafından kullanılan bu kuşatma kavramı Türk halkındaki antiemperyalist dönüşümü de göstermektedir.
    Türk halkındaki ABD karşıtlığının yükselmesi, benzer bir şekilde AB’yi desteklemenin marjinal bir tavır haline gelmesi koşullarında CHP açısından iki önemli tutum göze çarpmaktadır. Birincisi CHP ABD’nin Kürt meselesindeki Türkiye karşıtı tavrını tespit etmiş ve buna karşı açıktan mücadele başlatmıştır. İkincisi ise Türkiye’ye biçilen AB rolüne de artık cephe almıştır.
    Bu iki tavır, yani ABD ve AB’ye karşı tavır CHP açısından son derece önemli gelişmelerdir. Sol Blok’un bağımsızlıkçı köklerine yöneldiğinin de göstergesidir.
    2-) ABD ve AB’ye tavırla birlikte CHP açısından en önemli gelişme milliyetçiliğe yapılan vurgudur. CHP artık Türklüğe, Türk milliyetçiliğine vurgu yaparak siyaset yürütmektedir. CHP’ye yönelen en büyük tepki de bu nedenledir. Türkiye’de Kürtçüler ya da Kürtçülerle kader birliği yapan liberal-Şeriatçı çevreler bu nedenle CHP’ye karşı hücuma geçmişlerdir.
    CHP lideri ise milliyetçiliğin zaten 6 Ok’tan biri olduğunu söyleyerek bu hücuma net bir yanıt vermektedir. Ancak CHP açısından bu tavrın tüm kapsamı ile birlikte sürdürülmesi gerekmektedir. 6 Ok’tan milliyetçiliği hatırlayanlara o 6 Ok’ta aynı zamanda devletçilik, halkçılık ve devrimciliğin de olduğunu hatırlatalım.
    CHP çağdaş bir Ulusal Sol parti olmak istiyorsa, Sağ Blok’a karşı tabanı olan bir parti olmak istiyorsa, çağdaş Ulusal Sol anlayışın devrimci ve devletçi programını da öne çıkartmak zorundadır. Latin Amerika’da uygulanan stratejiyi iyi incelemelerini öneririz.
    3-) CHP açısından çok önemli üçüncü gelişme ise Kürt meselesine alınan tavırdır. CHP Kürtçülüğü artık tüm dinamikleri ile kavrar duruma gelmektedir.
    Ağar’ın PKK’ya af çıkışına tek tepkinin CHP’den gelmesi bunun bir göstergesidir. Fakat CHP burada affın bir uluslararası kurgu olduğunu açıklamaktadır ki gerçeği yansıtmaktadır.
    Aynı şekilde PKK’nın sözde ateşkes çağrısından sonra da CHP’nin doğru tavır aldığını görmüştük. Sosyalist Enternasyonal’de ateşkes lehinde bir kararın çıkmasını CHP’nin engellediğini de biliyoruz.
    Tüm bunlardan sonra en önemli tepkiyi PKK vermiştir. PKK adına yapılan açıklamada tüm Kürtlere ve Alevilere “CHP’den istifa edin” çağrısı yapılmıştır. Bu PKK açısından son derece önemli bir adımdır, PKK Ağar’a destek verip, CHP’den istifa edin derken, aslında Türkiye’de sağ bloğun bir bileşeni olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır.
    İşin aslı: ABD’nin yeni dönem politikaları
    Türkiye’de yaşanan bu gelişmeler, Merkez Sağ’da Kürtçülüğe yönelme ile Sol’da milliyetçiliğe yönelmenin elbette uluslararası dinamikleri bulunmaktadır ki esas o noktaya dikkat çekilmeli.
    AKP’nin iktidar yapıldığı dönemde ABD’nin temel hedefi K. Irak’ta kukla bir Kürt devleti kurmaktı. ABD AKP’nin desteğini alamasa da bu yolda bir adım attı ve kalıcı olmasa da bir başarı elde etti. Bugün K. Irak’ta bir kukla Kürt devletçiği kurulmuş durumda.
    Ancak bu devletin yaşamı ciddi bir tehdit altında. İran, Suriye ve Türkiye K. Irak’taki kukla Kürt devletçiğini kabul etmiyor. Tabii buna bir de Irak’taki Sünni Arap muhalefetini eklemek lazım.
    K. Irak merkezli bu Kürtçü oluşum, ABD’nin uzun vadeli Büyük Kürdistan projesi konusunda insanları uyandırmıştır. Dolayısıyla düne kadar Kürtle Kürtçüyü ayıralım anlayışı, yavay yavaş yerini Kürtçülüğün tüm dayanaklarına yönelik bir siyasal tepkiye bırakmıştır. Bu noktada Sol Blok’un Kürtçülüğe karşı mücadelenin başına geçmesi en doğal gelişmedir. Zaten antiemperyalist bir geleneğin temsilcisi olan Sol, Amerikan merkezli Kürtçü oluşuma elbet karşı çıkmaktadır.
    Sağ Blok’un tavrı ise bu noktada doğrudan doğruya ABD’nin “Büyük Kürdistan” projesine taşeronluktur.
    ABD K. Irak’ta kukla Kürt devletçiğini kurduktan sonra PKK eliyle Türkiye, İran ve Suriye’ye yönelik Büyük Kürdistan Operasyonu’nu başlatmıştır. İran ve Suriye’de kırsal bir vur kaç savaşı ile İran ve Suriye ordusu sınanmakta ve yıpratılmaktadır.
    Türkiye’ye Güney Afrika modeli
    ABD’nin Türkiye planında ise PKK ikili bir rol üstlenmiştir. Birinci rol Türk Ordusu’na gözdağı niteliğindeki yüksel teknoloji kullanan silahlı saldırı eylemleridir. Bu eylemler eliyle PKK Türkiye’yi tehdit etmektedir: Olası bir savaş halinde PKK K. Irak’taki peşmerge rolünü Türkiye içinde üstlenecektir.
    İkinci rol ise, şehir merkezli bir ayaklanma planıdır. PKK son dört yıl içinde kırsal bir örgütten kentli bir örgüte dönüşüm planı uygulamıştır. Bu dönüşüm PKK’yı şehirlerde güçlü halk desteği alan bir sivil direniş örgütü rolüne hazırlamaktadır.
    En son Apo için toplanan 3.5 milyon imzalı bir dilekçe ise büyük planı ortaya koymaktadır. Kürtler, Birleşmiş Milletler’e “kendi kaderini tayin hakkı” için başvurunun tüm ön hazırlıklarını tamamlamak üzeredirler.
    Bu noktada önemli bir adım dağdaki militanlara af çıkartılarak bunların da bu sivil alandaki çalışmaya dahil edilmesi gelmektedir. İşte Ağar’ın af çağrısının anlamı budur.
    İkinci nokta ise Apo’nun affıdır ki bu Apo’yu Mandelalaştırırken Türkiye’yi ırkçı ve soykırımcı bir devlet haline sokmanın planıdır. Türkiye’ye Güney Afrika modeli önerilmektedir. Güney Afrika’daki zencilerle bir tutulacak Kürtler, “beyaz” denilen Türklerin ırkçı rejiminden kurtarılacaktır.
    Tüm hazırlıklar bu yöndedir. Fransa’da geçen Ermeni soykırımı yasası da bunun bir ön hazırlığıdır.
    Sağcılar bu noktada ABD ile ittifak halindedir, oradan aldıkları emirle af önermektedirler. Bu öneriler karşısında PKK açıklama yapmakta ve bir AKP-DYP koalisyonu önermekte, hatta bu koalisyona PKK’nın dışardan destek vereceğini söylemekte, bu planın önündeki iki engelin ise Cumhurbaşkanı ve Yaşar Büyükanıt olduğunu belirtmektedir. Bizzat Apo, Türk Ordusu’nun yeniden Hilmi Özkök dönemi politikasına geri dönmesi için çağrı yapmaktadır. Aynı zamanda Kürtlere CHP’den istifa edin çağrısı yapılmaktadır.
    Bu, tarihsel bir dönüşüm projesidir: Kürt-İslamcı güçler, bugüne kadar Cumhuriyet’le boy ölçüşüyorlardı, artık tümüyle iktidarı almak için son hazırlıktadırlar.
    Çok yakında Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı, Abdullah Gül’ün Başbakan, Mehmet Ağar’ın Başbakan yardımcısı olacağı bir Türkiye’de bulacağız kendimizi...
    Peki yeni Genel Kurmay Başkanı kim olacak?

    Affedilecek Apo mu!...

    http://www.turksolu.org/120/basyazi120.htm

      Similar topics

      -

      Forum Saati Salı 14 Mayıs - 21:48