VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    Mersin’de Kürt istilası

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    Mersin’de Kürt istilası Empty Mersin’de Kürt istilası

    Mesaj tarafından Admin Ptsi 23 Ağus. - 7:58

    Mersin’de Kürt istilası
    Muz da mı yemiyak?

    15 Şubat 2007 tarihli Radikal’de, Türker Alkan imzalı bir yazı yayımlandı. “Herkes Gider Mersin’e” başlıklı yazıda Alkan, kendi gazetesinde yer alan “Mersin’e Dikkat!” manşetli haberden dolayı yaşadığı şaşkınlıktan söz ediyordu. “Kendini kuvvacı ve milliyetçi olarak tanımlayan sivil toplum örgütleri etnik ayrımcılığı kaşıyor.” altbaşlığı ile sunulan bu haberde, Mersin nüfusunun %40’ına yakın bir bölümünün Kürt nüfustan oluştuğu ve ildeki ‘ulusalcı’ derneklerin de ‘tehlikeli’ bir propaganda ile örgütlendiği belirtiliyordu. Ve bunun üzerine “Mersinlilik damarının tuttuğu”nu söyleyen Alkan da bir yazı kaleme aldı.
    Bu yükselen Türk milliyetçiliğinin ne kadar “düşündürücü” olduğunun anlatıldığı yazının bir yerinde Alkan, terzi olan babasının yanında çalışan “uzun boylu, incecik bir Kürt” olan Akif Usta’dan söz ediyor. Akif Usta sık sık Şeyh Sait İsyanı’nı anlatırmış heyecanlanarak. Hatta, “Mustafa Kemal’in uçaklarını düşürmek için dağın tepesine çıkar, sopalarla uçaklara vurmaya çalışırdık!” dermiş…
    Alkan da diyor ki tam burada:
    “Anlattıklarına kendisi de gülerdi. Kimse gidip Akif Usta’yı savcılığa şikâyet etmeyi aklından bile geçirmezdi.”
    Şimdi bu yazıya bir ara verip, yine Türker Alkan’ın bu kez 20 Şubat 2007 tarihli Radikal’de yayımlanan yazısına gelelim. “Siz Kürt Olsaydınız?” başlıklı yazıda, “Kürtler mülk edinmesin, üniversiteye alınmasın, memur yapılmasın, fazla çocuk doğurmasın!” çıkışlarında bulunanlara Hitler faşizmi ile çorba edilmiş bir tezle karşı çıkıp, “Siz Kürt olsaydınız?” empatisi yaratmaya çalışıyor. Hem de mazlum, masum ve de mahzun Kürt tipine karşı “vahşi” bir Türk tipi çizerek!..
    Ben, yıllardır Mersin’e uğramadığını, ama Mersin’de filizlenen bu “ırkçı” değişimi gördükçe tüylerinin ürperdiğinden söz eden Türker Alkan ile hemşehriyim. Kendisine bu noktaya nasıl gelindiğini de anlatmak, anımsatmak zorundayım.
    Biz asker yetiştiriyoruz!
    Mersin’de bir Cumhuriyet öğretmeni, seyyar satıcılık yapan eski bir Kürt öğrencisine apartman balkonundan sepet sarkıtıyor. Öğrencisi, o sepete istenilenleri koyarken şöyle sesleniyor:
    “Hocam, bir gün gelecek, ben orada olacağım, siz de bu arabada bize sebze satacaksınız!”
    Mersin’de bir Cumhuriyet öğretmeni, bir Kürt öğrencisinin iç çamaşırı olmadığı için üşüdüğünü görüyor. Annesini okula çağırıp, “Neden bakamayacağın kadar çocuk doğurdun? 9 değil, 2 çocuk doğursaydın da, şu çocuğa iç çamaşırı giydirebilseydin.” diyor. Bunun karşılığında aldığı yanıtsa, “Biz asker yetiştiriyoruz Hoca Hanım!” oluyor…
    Mersin’de sebze-meyve halinde Türk çiftçiler, Türk satıcılar Kürtler tarafından sopalarla kovalanırken; bu satırların yazarı defalarca Kürtçe küfürler yiyerek parası, cüzdanı gasp edilirken ve Mersin’de yaklaşık 10 yıldır özellikle akşam saatlerinde kimse ailesiyle veya sevgilisiyle sahile çıkıp huzur içinde yürüyemezken, hiçbir gazete şehirde yükselen Kürt milliyetçiliğine gönderme yaparak “Mersin’e Dikkat!” manşetiyle çıkmadı. Özellikle de Irak’ın ilk işgali sırasında Türkiye’nin “kucak açtığı” Kürt peşmergelere Mersin’in Güneykent gibi toplukonut bölgelerinde ev verilirken, Mersin’in yıllardır açta açıkta yaşayan Türklerine böyle bir hizmet sunmak nedense hiç kimsenin aklına gelmedi.
    Buna şerefim üzerine yemin ederim ki; benim tanıdığım hiçbir Türk, Kürtlerin bu göçünün ilk başladığı sıralarda onları kendinden ayrı görmedi. Ablamla bana artık küçük gelen ama sapasağlam kimbilir kaç giysimiz, öğretmen olan annem tarafından yoksul Kürt öğrencilerine verilmiştir... Ben, kimbilir kaç defa anneannemin elinden yemek taşımışımdır, karşı eve taşınan Mardinli Kürtlere… Hep “Yazık!”tı… Hep “Canları çekmiştir!”di… Hep “Kokmuştur!”du… Ama ne oldu? Başta kiraladıkları evi sonradan satın alan, daha sonra da evin önüne arabasını da çeken aynı insanlar mahallede kimseyi tanımaz oldular. Hangi işle uğraşıp da, o kadar parayı nasıl kazandıkları da her zamanki gibi “karanlık”ta kaldı ve mahallelinin korku dolu bakışları arasında ‘pis pis’ sırıtarak geçip gittiler…
    Bugün Mersin’in özellikle sahil kesimindeki lüks dairelerin ve villaların son 15 yılda kimler tarafından mülk edinildiği araştırılırsa görülecektir ki; durum, Didim’deki İngiliz, Alanya’daki Alman işgalinden daha vahimdir. Bu kez, Türkler üstüne ahtapot kollarını saran Kürtlerdir!.. Ve Mersin’de uzunca bir süredir, Türkler, Kürtler için sizin sandığınız gibi “kardeş” değil, sadece “bir alay konusu”dur…
    Bu ve bunun gibi birçok örnek gösterebilirim.
    Bugün Kürtler “azınlık” olarak “ikinci sınıf” insan muamelesi gördükleri gerekçesiyle uluslararası mahkemelere Türkiye aleyhine dava üstüne dava açıyorlar, değil mi?
    Bir de şunu okuyun o zaman…
    Mersin’in en büyük ilçesi Tarsus’ta Atatürkçü öğretmenler, kentin en uç noktalarındaki okullara sürülürken, merkezdeki bir ilkokulun başına PKK bağlantısı herkesçe bilinen bir Kürt müdür atanabildi. Ne zamanki o müdürün sempatizan olmaktan çok öte, PKK içinde “bölge sorumlusu” olduğu 1994’te evine yapılan bir polis baskınıyla anlaşıldı; ancak o zaman görevden alınarak tutuklandı.
    Bırakın Türkiye’de milletvekili, bakan ve başbakan olabildiklerini, bugün dünyanın neresinde ikinci sınıf görülen bir azınlık, o devletin bir okuluna müdür olabilmektedir?
    Pilot bölge: Mersin
    Mersin, bugün kurulması aşamasında son rötuşların atıldığı Kürdistan’ın Türkiye sınır illerinden birisi olarak seçilmiştir ve ele geçirilmesi planlanan diğer iller için de bir “pilot bölge” konumundadır. Kürdistan’ın “kurtarılmış bölgesi” olduğu, Türk Ordusu tarafından elbette ki bilinmektedir; acil olarak bu konuda geliştirilecek askeri stratejinin uygulanması da işte bu yüzden zorunludur. Bugün İsrail-Rum yakınlaşmasının nedeni, Batının Doğusu olan anahtar coğrafya Akdeniz’dir. Eğer Türkiye, bu yakınlaşmanın yanında AB’nin de dayatmaları ile Milli Dava Kıbrıs konusunda bir kuşatma yaşıyorsa, Kürtlerin Mersin istilası da bu yönde yorumlanmalıdır. Kürtler, Kürdistan içine Mersin’i de aldıkları takdirde Kıbrıs’la aramıza AB(D)’nin piyon bir tampon ülkesi olarak sokulmuş olacaktır.
    Türker Alkan’ın Mersin’e uğramadığını söylediği yıllarda işte bunlar olmuştur. Bırakın “polisin giremediği” iddia edilen mahalleleri, kendisi eğer bugün Mersin’e gidip de akşam saatlerinde merkez caddelerden birinde ya da sahilde ailesiyle birlikte rahatça yürüyebiliyorsa yanıt versin. Bir Türk ilinde Türkler eğer böyle iğrenç bir politika sonucunda yaşayamaz bir duruma düşürüldüyse, o zaman bu konuda hareketlenen hiç kimseyi ve hiçbir derneği “ırkçı” olmakla suçlayamazsınız. Utanması gereken, Mersinli olup da Oral Çalışlar ve Türker Alkan gibi yıllarca tersini yazanlardır.
    “Sırtısağlam” istila ve “belekuvvet” çoğalma
    Yörük yaylalarını örgütleyenler ve caddelerde “Mersin Türk’tür” yürüyüşü düzenleyenler haklı bir şekilde sesini yükseltmektedir. Kürtlerin çoğalmasını “karışamayacağımız” bir doğal hak gördüğümüz müddetçe, aynı hoşgörüyü görmeyeceğimiz günlerin de çok yaklaştığını bilmemiz gerekmektedir. Bugün, Mersin’deki “sırtısağlam” istila ve “belekuvvet” çoğalma iyi analiz edilmezse, Türk’e Türk olduğu için namlu doğrultulacak ve Türk ilinden Türkler Kürt kadınlarının zılgıtlarıyla kovulacaktır!..
    Şimdi size soruyorum Sayın Alkan:
    Siz Türk olsaydınız ne yapardınız?
    Kürtlerin yiyeceği Türk “muz”u
    Fıkra bu ya; bir gün operasyon düzenlenen bir evde Kürdistan haritası ele geçirilir. Haritada Mersin’in de Kürdistan’a dahil edildiğini gören polis şaşkınlıkla sorar:
    “Artık Mersin’i de mi alıyorsunuz haritaya?”
    Yakalanan Kürt şu yanıtı verir:
    “N’apak yani muz da mı yemiyak?”
    Şimdi lütfen, Oval Ofis’te Monica Lewinski ile Clinton’un arasında geçen ‘puro’ skandalını anımsayınız… Ne denmişti “mağdur” Monica için?
    “Sometimes a cigar is more than a cigar!” (Bazen puro, bir purodan daha fazlasıdır!)

    Monica’nın içtiği puroyu(!) yazan tarih, Kürtlerin Mersin’de yiyeceği muzu(!) da yazacaktır elbet!..



    http://www.turksolu.org/128/erisik128.htm

      Forum Saati Salı 14 Mayıs - 1:40