VATAN FORUM

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
VATAN FORUM

Türkiyemiz ve Dinimiz üzerinde oynanan hain planı gazete kupürleriyle açıklıyoruz


    BEYİN FIRTINASI –1

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 1196
    Kayıt tarihi : 15/07/06

    Character sheet
    Field1: 2

    BEYİN FIRTINASI –1 Empty BEYİN FIRTINASI –1

    Mesaj tarafından Admin Cuma 2 Tem. - 7:24



    BEYİN FIRTINASI –1



    slm&slm

    Kitap kitaptır, yunan Tanrıları da olsa, pornografik de olsa, telefon rehberi de olsa, Kutsal kitaplar da olsa "Yakılmamalıdır". Eserlerin her canlı gibi yaşamaya hakkı vardır. Esererler yapımcısının elinde emekle üretilmişlerdir.

    Eserler yakılamaz, Yanlış da olsa... Bir şeyin yanlış olduğunu görmezsek doğrusuna nasıl karar vereceğiz? Eserler yaşamalıdır, yanlışları vardır, yandaşları vardır. Sonuçta "Allah Nurunu tamamlayacaktır" ayeti gereği aydınlık çağa çıkacağız. Hele dünya ile entegre olmamızı sağlayan şu elimizin altındaki sibernetik düzenek, yüzmilyarlarca "Eser" barındırıyor.

    Bilişim ve iletişim çağının tüm görkemiyle evlerimize girdiği şu NUR (Ben Monitorun parıltısına bile nur diyorum) çağında eserlerdeki yanlışlar hızla izdaşlarını yitiriyor. Örneğin sevgideğer tüm okurlarımdan "WEB Search" ederek TV cihazının kimin tarafından bulunduğunu araştırmalarını istiyorum. Görülecektir ki, "ASIL YANIT" yoktur, adeta yok edilmiştir. Amerika KITASINI İLK VE BELGELENMİŞ OLARAK KİMİN BULDUĞUNU bir araştırma görevi gibi düşünebiliriz. Üstelik daha yolun başındayız. Her eve bilgisayar girdiğinde kaçınılmaz kargaşalar yaşanacaktır. Çünkü bu otomasyon çağında "Neyi nereye" kullanacağımızı bilmiyoruz. İyi ki arama motorları var, hiç değilse bize dataların kaynaklarını dizin haline getiriyorlar. Ancak, bunun beraberinde getirdiği bir diğer kargaşa ise kaosa dönüşebilir. Bu kargaşa dördüncü ve beşinci kuşak bilgisayarlar kullanım alanına geçtiğinde durulacaktır. Çünkü : ‘her CHAOS=Hunnes ardından mutlaka COSMOS=Künnes gelir.’ (Tekvir 16&17)



    “CHAOS-COSMOS (Yin ve Yang ya da Hunnes-Künnes) ve CPT.”

    Hunnes ve Künnes, benim ileri sürdüğüm ve bazılarının yadırgadığı ünlü sanskritçe kök dilden geçmedir. Kur'an indiğinde Araplar dahi bu kelimeleri ilk kez duyuyorlardı. Hint dil ailesine aşinalığını göz önüne alarak bunları özel olarak o kişilere yazıyorum : Bir yere madeni para düşmüştür, sen onu gördüğünde bir yüzünü görürsün. Örneğin TURA (Tuğra) olan tarafını. Şimdi bu gördüğümüzün adı KUN+NES olsun. (Sintaksı örnek olarak verdim.) Yerde bulunan paranın KUN yüzünü okudun iyi bir etimolog isen hemen türetmelerine geçebilirsin : KUN” = Olmak, “Tekvin”, “Kainat”, “Mütekevvin”, “kevniyat” vb. anlamlarını vermeme gerek var mı? Yaratılış ve olmak üzerine...

    Şimdi yerde bulunan o parayı eğilip alıyorsun, öteki yüzünü çeviriyorsun. O da ne? HUN yazılı. N'olacak şimdi? Elindeki tek ipucu Kun=olmak (Kun feyekun gibi) İkinci ipucu, bu onun öteki yüzü = “Herşeyi çift yarattık, Zıttıyla kaimdir" ilahi bildirimleri. Eğer bu böyle olmasaydı, CPT simetrileri oluşmazdı. Örneğin aynaya bakığında kendini göremezdin. Ama kendini görüyorsun. O da ne? Üzerindeki tişört üzerindeki yazılar TERS çıkmış. (Bir ayna daha tutarsan, yeniden düzelir vb. Bazı görüntüler ters çıkar, bazıları reel değil, zahiridir, olduğundan büyük, küçüktür vb. CP simetrileri kabaca bunlardır. T ise Zaman simetrileridir. İleri akan bildiğimiz zaman, geri akan bilmediğimiz zaman, bir ileri bir geri akan zaman = Derileri kavrulur, sonra yenilenir; bekaretleri giderilir, sonra yenilenir vb. ilgili Cehennem ve Cennet ayetleri)

    CPT, quantum fiziğinin, birleşik alanlar teoremlerinin, daha doğrusu kozmoloji = Tüm evren biliminin baştacıdır. Türkiye’nin batan ekonomisinden, sosyal olaylara kadar kullanılabilirdi. Örneğin C SİMETRİSİ = Arz-talep, borsada etki-tepki. P (Parity) simetrisi ekonomideki Parite : enflasyon-dezenflasyon, devalüasyon-valuasyon gibi... T = (Time) ekonomide : DPT planları, mali politikalardaki öngörüler, vadelendirmeler. (Vadeli hesaplar, mevduatlar, devlet bonoları, istikraz ve tahviller ve benzeri opsiyonlar). C ZIT SPİNLERİ düzenlerken. CP birleşik olarak "Asimetrik olduğundan, ekonominin bakışımsızlığını üstlenir.” (Borsa, zamlar vb.) CPT'yi sosyolojide de kullanabilirsiniz. C=Temel 3 motivasylonun düzgüdüsüdür : Tekil olarak Beslenirsiniz (Çoğul olarak ÇALIŞMAK ve İSTİHDAM), savunursunuz (Çoğul olarak ORDU ve kolluklar) ve ürersiniz (Çoğul olarak, EVLİLİK, çocuklar, yaşlılar pedagoji, kreş, jeriatri, okullar miras hukuğu medeni hukuk sosyolmetrik her şey.) CP yanyana geldiğinde temel 3 ters içgüdü oluşur. Tekil olarak : Beslenme=Çalışma yerine ÇALMA, Savunma yerine=Saldırma, Üreme yerine=Fuhuş sektörü. T=Time'ı da eklerseniz : "Hapishane, Islahevleri, Kriminal akıl hasataneleri, Aids'den zaman içinde ölmek” gibi kısıtlanmalar.

    Şimdi CPT'yi etimolojiye uygulayalım. Bunun için yeniden konuyu anımsayalım : Demiştim ki, KUN=Olmak. Tekvin, Kainat, Mütekevvin, kevniyat. İF (EĞER) = İndeterministtir = KUN ise İSE HUN = Fİ'dir, DETERMİNİSTTİR. IF Kesinsizlik (İndeterminizm, belirsizlik ilkesi) ışık hızına kadar olan evren için geçerlidir. Çünkü YARINI BİLEMEYİZ. Bilemediğimiz için İF komutu veririz ve bu çok da doğaldır. Ama evren C simetrisine göre Madde ve antimaddenin eşit fakat ayrı bölgelerde yaratılmasından oluşmuş antisimetridir. P=Pariteye göre ise evrende IŞIK HIZI duvarının beri yanında düşük hızlar (Tardyon) öteki tarafında Super-Luxon (Işık hızı ötesi) hızlar yer alır (Tachyonlar). Işık hızı aşıldığında kesinsizlik ilkesi (İndeterminizm, Heisenberg'in belirsizlik ilkesinin p ve delta değişkenleri ışık hızıyla kısıtlı olduğundan dağılırlar. elektronun r=2, 7 değerindeki çapı r=0 yani intrinsic(soyut, imajiner) olur. Aynı anda elektronun hangi zamanda hangi hızda ve nerede olduğuna ilişkin belirsizlikler) kalktığından, kesinlilik/belirlilik yani DETERMİNİZM ortaya çıkar.

    T=Zaman ters çalıştığı için, yarın bizim dünümüz olup BİLİRİZ. (Determine oluruz)

    Ama ışık hızından küçük evren için ise Allah'ın evreni kontrol sırrı olan Kesinsizlik indeterminizm ilkesi gereği yarın ne olacağımız ĞAYB'dedir ve bilinmez. ĞAYB ise herşeyi bir bir yazan, sayan o YÜCE KADİR'i mutlakın (Kaderi ıtlak olarak belirleyen İSMİ ALA=EL EVVELİ'nın elindedir. Bakınız ALA suresi ilk ayet) Allah dilediğinin ömrünü kısaltır. (Kehf suresinde bir çocuğun Hızır tarafından öldürülmesi) Kiminin ise ömrünü uzatır. (Kur'an'da DEHR=Hızır, İsa, Zülkarneyn, Lokman, Üzeyr, ayrıca Zülkifl=Hezekiel ile İdris=Enouch vb.)

    Detayları es geçiyorumm çünkü ayrıntı içinde ayrıntı konuyu dağıtır. Yeri gelirse ve buradan kovulmazsam, hepsine de sırayla yanıt verebilirim. Amacım, beyin kanallarına bir ışık çakmaktan çok beynin tamamına BEYİN fırtınası oluşturmak. Bunlar WEB'de bulamayacağınız ilk ve tek yazılmış, tez ötesi DOKTRİN niteliğindedir. Bunları tüm tevazumla söylüyorum, amacım Kur'an'ın SADECE VE SADECE ALİMLERE verdiği MİSALLERİ (Ankebut-43'e bakınız) SİZE GÜNCELLEYEREK YÖNELTMEK, Kur'an'ın kendisi ise kıyamete kadar UPGRADE özelliklidir. Her çağın bilenleri 620'lerin Kur'anını kıyamete kadar UPDATE edeceklerdir. "Allah Nur'unu tamamlayacaktır" ayetinin ve "Ne zaman görseniz Allah bir yaratım üzerinedir" ayetleri tecelli edecektir.

    İF VE Fİ NEDİR? Niçin programlamaya Fİ komutu ekledim? İF komutu İNDETERMİNİST evrenin komutu İSE, bir de Fİ komutu olmalıdır, ki DETERMİNİSTTİR. Çünkü İndeterminizmi ışık hızının ötesine geçirdiniz mi Determinizm=Fİ olur dedik.

    Sanal sayılar İF ile değil ile programize edilmelidir. Sanal, soyut, virtüel, kompleks, Hayali, karmaşık, imajiner dediğimiz bu sayılar, determinist olduklarından İF’le gösterilemezler. Şimdiki çağımızın 2,5uncu kuşak donanımı için erken ve öncü bilgilerdir. Üçüncü kuşaktan itibaren Fİ kullanılabilir. İF, inDeterminist olduğundan sizin örneğin 70 kg olan ağırlığınızı SIFIR da bitirir. (Madde ışık hızıyla gidemez, kütlesi sonsuz olur yani enerjiye dönüşür.)

    Enerji -273, 16°C = 0 ° Kelvin, ki Mutlak soğukta, MADDE ölür. Bu bir dilemmadır. Eğer ışık hızını aşarsanız ve/veya mutlak soğuk dereceye ulaşırsanız, İF biter Fİ oluşur. İF”=Şayet yarını bilseydim, şu piyangoyu çekerdim. “”=Ben yarını biliyorum ama neyi niye yapacağımı hatırlamıyor. (Çok sayıdaki Ayetlerde sözü edilen, : "Bunu bana şeytan unutturdu" pasajlarını anımsayınız) “Nedensellik” = Causality ya da zamanın oku ileri geri dönerse işler böyle karışır.

    Fİ, bana çok sorulan bir soruydu. Nereden icat ettin? +70 kg olarak biz 0 grama kadar terazilerde tartılır ve ölçümlenebiliriz. Bilgisayarlarımız da öteki yanı "Hayali, imajiner, saçma sayı kabul ettiğinden" bu şimdiye dek programlara alınamamıştır. Gelin görün ki, √(-4) bilgisayar hesap makinesi 2i diye dışarı çıkarır. Ama bilgisayarın içine Fİ koymazsanız, PROGRAMA dahil edemezsiniz. Hesap makinesi başka BİLGİSAYAR PROGRAMI başka... İF ile +70 kg için minimum limitiniz sıfırda biter. Fİ' ile bitmez TEKİLLİK denen matematik bölgeden bir karadelikten yutulmuş gibi arkaya geçer ve imajiner olursunuz. √(-1)'den √(-4900) kg'a kadar gidersiniz. İF sizin maddi ağırlığınızı, Fİ sizin imajiner ağırlığınızı ölçer. İF'den Fİ'ye 2x70=140 kg mesafe vardır. İF'de bu sadece 70'den sıfıra kadardır. Fİ'yi reddeder. Fİ'de 70i'den sıfıra kadardır, İF'i reddeder. Çünkü İf'in tersine DETERMİNİSTTİR.



    “NOMLAR, NORMLAR, ANOMALİLER, ABNORMALLER”

    Çözüm ikisini birleştirmek. Ama nasıl? İkisi birer NOM” = “İsim” olsun : Binom ya da Antinom gibi... Birleştirme ise “MONO-NOM” = “MONOM” olsun. (Bu ismi zorunlu olarak veriyorum. Bir çocuğunuz doğduysa, onu ıslıkla çağıramazsınız, adını koymanız gerekir. O çocuk sizin ise adını siz korsunuz. Ben de adını MONOM koydum.) Daha da ötesi var “NON-NOM” = “NONOM” da var. Ama onu anlatmanın bir sırası var. Önbilgi olarak Parageoditical (Jeodezi üstü) NON FUNCTİONAL (Fonksiyonsuz) uzay modellemelerim...

    MONOM (İF+Fİ) bize “NOM”=İsim, “NORM” = Olağan yerine Anomali, abnormality, anormality, paranormal, transnormal vb. gibi kavramları getirir. (Bunlar kardinallerdir) Sonuçları da tuhaf gelir bize :

    1* Benim Ruhum 70i kg.dır, bedenimden 140 kg küçüktür.

    2* Arşın uzaklığı 50 bin x Yewm=Yi'dir.

    3* Fenerbahçenin 2000-2001 sezonu için şampiyon olma şansı %-20'dir... Bunu İF 1999'da belirleyemezdi (İndeterminizm uyarınca) Ancak, Fİ bunu belirleyebilir, çünkü ışıktan hızlı olan Fİ'nin yarını = Dündür, zaman ters akmaktadır. O halde yarını bilmektedir ve hesap doğrudur. Fİ'nin yarını 2000-2001 yılı olduğu içindir ki yarını bilmiştir ve FB. şampiyon olmuştur. Ama İF yarını olan 2000-2001'i bilememektedir. Allah bizleri belirsiz KADERSİZ bırakmamıştır, DETERMİNE etmiştir, bizi ışık hızından düşük hızlara ÜFLEMİŞTİR. Bize kendisinin kontrol sırrı olan İNDETERMİNİZMİ vermiştir. Kimin ne zaman öleceği belli değildir.



    “İF VE Fİ IŞIĞINDA "ETİMOLOJİ" ve PARA-ETİMOLOJİ”

    Şimdi ana konuya dönelim : Eğer İF = “KUN” = “Olmak” (yaratılış ve olmak bazında : Tekvin, Kainat, Mütekevvin, kevniyat vb). Yerdeki parayı aldık, çevirdik gördük ki, bu kez karşımıza “HUN” çıktı. Parayı yere atıp "Saçma" diye geçemezsiniz. CP ve fenomenini kullanır, türetme ve üretme yaparsınız : “HUN”=ÖLMEK İSE, Tehvin” = Yaratılma öncesi (İF=TEKVİN); HA'inat” = Ölmüş evren ( Özellikle iki sur arasındaki, "Bugün Mülk kimindir sorusuna, Vahidül Kahhar olan ALLAH'ındır" diye yanıt vermesi arasında geçen süre... (İF=KAİNAT)); Mütehavvin” = “Allah dilemeseydi kainatı yaratmazdı” anlamında (İF=MÜTEKEVVİN); Huvniyat” = Yaratılmayış (İF=KEVNİYAT). HUNNES (CHAOS) ve KÜNNES (COSMOS) işte bu CPT'leri kullanmaktır.

    Ziya Gökalp'in Mefkure'si FKR (Fikir, mütefekkir gibi) bir türetmesidir. Türkler İF=CMH'den Fİ=Cumhuriyet kelimesini türetmişlerdir. Osmanlı yönetimindeki Mısır Hariç, hiç bir ülke Cumhuriyet kelimesini kullanmaz, Mefkure de demez. TÜRK kelimesinin çoğulu Arapça'da eTRaK'tır. Biz kendimize ETRAK*LAR demeyiz. Veli'nin çoğulu Evliya'dır, evliyalar demek yanlıştır. Bunlar ğalatı meşhur=Büyük yanlışlardır. Şecere=Ağaç olan Arapça kelimeyi SECERE yapmışızdır.

    Hunnes ve Künnes'de H ve K harfleri hariç kalan (UNNES) aynıdır. Şimdi, buna benzer (Analojik ve algoritmik) kelimeleri arayalım :

    Künnes gibi KİTAB ve KUBBE (Büyük olanı), KABİL, KÜSUF ve Hunnes gibi HİTAB ve HABBE (Küçük olanı), HABİL, HÜSUF. Biri yazılmış Hitab ötekisi yazılmamış Kitab. Başta ikisi de birdi, ama yazıya geçildiğinde H ve K harfleriyle ayrıldı. Bunların tümü Sankritçedir. Kalem” = Yazmak (Eskiden KeTeBe mastarı yoktu) Kelam” = Söylemek. Biri yazılmış Kelam, ötekisi yazılmamış kalem. Biri QEF ile biri KAF ile ayırt edilmiş.

    Kalem suresindeki kalem, arapça mı? İmkansız. Peki latincede Calamus, yani latinceden mi arapçaya geçti? ayır! Danca Kalim, Almancası KULİM (Halk ağzıyla ayrıca Kuli) Ya şu yediğimiz kalamar? Hani ince uzun mürekkep balığı CALAMARE? EN-NAR-ENC”= “El Nar enci” = “ENERGİE” = “ENERGY” (Narenciyeden tutun da ORANGE kelimesine dek türetin) Kim kimden almış bunları? İşin başına dönelim : Nuh tufanı. Ham, Sam Yafes ve Yamm. (Boğulan oğlunun eşi ve çocuklarının şahsında YAMM ya da Kenan) Hami dilleri, Sami, dilleri Yami (Çin, Tibet vb) ile YAFES dilleri...

    Geldik mi Sanskritçeye... Yafes dili bu işte... Hz. İbrahim Yafesi' idi. Çünkü adı BRAHMİ, ırkı da öyle. Babası Azer ile Hint ülkesinden Babil'e göçtüler. İbrahim (as) önce SAMİ'DEN SARA ile evlendi İshak (as) oldu. Bu ırk Beni İsrail olarak ayrıldı ve sonra HAMİ'DEN HACER ile evlendi. Bu ırktatan İsmail, beni İsmail türedi. Baba dili YAFESÇE idi. İsmailoğulları ve İsrailoğulları, babalarının Sankrit dili üzerine annelerinin Samice ve Hamicesini de konuşuyorlardı. YAFES+SAMİ+SARA(Malike)=İSRAİL (Oğulları, Beni İsrail=İbrani, Yahudiler. Yahudiler Dünyaya en üstün kılınmış, lanetlenmişlerdir.) YAFES+HAMİ+HACER(Memluke)=İSMAİL (Oğulları, Beni İsmail=Araplar. Tevbe97 ve Hucurat14'de olduğu gibi : kafir, münafık, imanları kalplerine inmemiş olarak aşağılanmışlar, ancak lanet edilmemişlerdir.)

    Böylece iki ırk çıktı. İsrailoğulları ve İsmailoğulları. Böylece iki dil çıktı : İbranice ve Arapça. Hz.İbrahim yani babaları Sankritçe dili konuşuyordu, BRAHMİ ırkındandı. Pekiyi BABA dilini nereye koyacağız? Eridi gitti demekle kurtalamayız ve zaten gerçeklere aykırıdır, zaman çekmecesinde hiç bir şey kaybolmaz. 17 yıl önce yazdığım “Dabbet ül Arz” = “Yer hayvanı” = “DİNOZOR” bile yeniden imal edilecektir. Ben bunu yazdıktan on yıl sonra JURRASIC PARK filminin çevrildiğini anımsayınız.

    Herkes baba dilini konuşmuyor mu? İyi de baba dili ne oldu? Asimile oldu dersek yanılırız, çünkü ayet "İbrahim ne Yahudi ne Nasraniydi, O Hanif idi" demektedir. Yani İbrahim, İsrail ve İsmail oğullarının babası ve bu iki dilin de kurucusudur. Bu iki dil tıpatıp akrabadır, her ikisi de üç harf üzerine kuruludur, üç harften türetirler, ama üç harfin NEREDEN geldiğini bilmezler : "Ne bileyim bu böyle gelmiş gidiyor" derler. Örneğin İbranice MLH ve Arapça MLK'den EL Maleh=El Melik ( Kral demektir ve ikisi de Allah'ın adıdır.); “El Şalom” = “El Selam” = Allah'ın güzel adıdır. (ŞLM ve SLM üç harfinden); “El Hoda” = “El Hüda” = “El Hadi” Esması HDY üç harfinden; KHN’den : Kohen = Kahin; ADM”den : Adam=Adem türemiştir. BU ÜÇER HARF GRUPLARI YAFESÇE'DİR. ARAPLAR ANLAMINI VEREMEZLER! Hz.İbrahim'in dili ARAPÇA VE İBRANİCEYE ÜÇ HARF HALİNDE GEÇTİ.

    Sankritçe MELKİ” = “Kral”, SELMİ” = “Barış”, KHODA” = Doğru yola ileten Tanrı, YUĞAM(Çağ) = İbranice “YOM”, Arapça “YEWM” = Gün demektir.

    Sanskritçe aynı zamanda "Hind-Avrupa" dil ailesinin de atası sayıldığından, Ari ve Avrupa dallarında da yaşar. Örneğin KHODA (Ğode okunur.) germen dillerinde : İng, GOD, Alm. GOTT, skandinav dillerinde GOT, Arapça KDS (Kuddüs gibi) Türkçe KUT (Kutluğ uluğ=Kutsal ilah, Kut+lamak, kut+samak=Kutsal, kudüs vb.).

    Sankritçe PUR, PURG, PURK ve Kale, içkale, iç barınak, örneğin Hindistanda Kanpur kenti gibi... Germen dillerinde Borg, Burg, Borrough, (Marl+boro son ek bunun halk arasındaki söylenişidir.) Fransızca Bourgeois = Burjuva örneğindeki Bourge (Burj) Arapça BURÇ (Kale burcu anlamında, Burg ile tıpatıp aynı) Latince PARC (Park, parkur, içteki kaleyi kuşatan koruğanlı kale demektir.) Fin-Ogrien dillerinde PURİ, Pori, Pork ve Turan dillerinde BARK (Ev-Bark'taki gibi, anlamı barınmaktan, barınılacak yer. Oğuz efsanelerindeki Kutluğ Bark=Kutlu bak ile İsveç dilindeki Göteborg'un hiç bir farkı yoktur.)

    Kur'an indiğinde Araplar bu üç harf kombinezonları dışında 1200 kelime kadar YAFESÇE (Sankritçe'nin babası) öğrendiler. Örneğin Araplar ilk kez "Dünya" kelimesini (Rabbena atina, fidDÜNYA gibi. Dünya kök olarak bugün de Kürtçe, Farsça ve tüm Hint lehçelerinde kullanılmaktadır.) Araplar bu hiç duymadıkları kelimeyi alarak ÜÇ HARF yöntemiyle DNY=Dünya, Deniy vb. olarak dillerine kattılar.

    Sankritçe “Kundas” = (Kunda+lini'de olduğu gibi) Kelebek. Sankritçe “Hondas” = (Hondasutra deki gibi) Koza (Tırtılın henüz kelebek olmadığı dönem). Antik Yunanca KOZMOS=Düzen, düzenlilik, antik Yunanca CHAOS (Haos okunur) düzensizlik, kargaşa, anafor. Bu kelimelerden ikisi ilk kez Arapların da bilmediği fakat Tekvir suresi 16-17. ayette geçen Hunnes, (cHaos) Künnes (Cosmos). Hatta Habbe (Küçük kabarcık) ve Kubbe (Büyük küre), hatta Habil ve Kabil, hatta Hitab ve Kitab, hatta Habl (İçteki tünel damar, batı dillerinde KABLO, Cable) ve Kabl (Kıble'den anımsayınız, kablolunmak bir şeyin bir şeye tekabül etmesi, tohumun koca ağaca dönüşmesi)

    Kalem = Calamus = yazmak, kayda geçmek, Hulem = ağızdan ağıza geçen efsaneler, söylenceler, masallar, sözlü belgeler. Kalem ve Kelam ikilisi. Küll ve Kall (Külli ve kalil gibi).

    Kısaca, Yafes (Sankrit) dili arapçaya, ibraniceye ÜÇ HARF olarak geçti, araplar ve ibraniler bunun neden üç harf olduğunu, nereden geldiğini ve anlamını BİLMEZLER... Sankritçe Nozel” = İnmek. Araplara örneğin NZL, üç harf verilmiş : Bunun neden böyle olduğunu bilmezler, anlamı da yoktur. Ama türetebilirler : NeZLe” = Burun akması, sümük inmesi, “meNZiL” = Erişim, bir merminin inmesi, “teNZiLveTenzilat” = İndirim, “NüZuL” = İnme ve felç (Ünzile, tenzile vb.).

    Yafes(Yavuz, Oğuz) dan Turanca olarak ayrılan, sonra finlilerden ayrılarak kendi başına bir dil olan Türkçe de aynı kurallar vardı. Bir sandık düşünün içinden dışına ÇıK+mak. Bu sandığın içine oturuyorsanız = ÇöK+mek. Bu sandığı yanlarını dışa alıyorsanız = ÇeK+mek (Çekmece gibi düşünün). Bu sandığın dibinden aşağı çıkıyorsanız ÇüK+mek yani sarkmak. Bu sandığı kilitlemek, kapamak istiyorsanız ÇaK+mak. Bu sandığın içine bir şey koymak istiyorsanız ÇoK+mak. (Sonradan sokmak ile bütünleşti. Oysa Sok, Sak+ın, Sök sık, sek, vb. ayrıca vardır)



    (DEVAM EDECEK)



    ======== 5 Ağustos 2001 - Hans von Aiberg ===========

      Forum Saati Ptsi 6 Mayıs - 13:17