Dükkân Patronunsa, Kalem Bizimdir!..
25 Mart 2010 Perşembe
Tayyip Bey, birkaç hafta önce köşe yazarlarına öfkesini kusmuş, ardından da gazete patronlarına şöyle akıl vermişti:
- O insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki, “Kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok...”
Adam gibi ülkelerde eşine benzerine rastlanması olanaksız bu gözdağı, doğal olarak büyük tepki çekti... Tayyip Bey baktı ki durum nahoş, sözlerini düzeltme yoluna gitti...
Şöyle:
- Dükkân senin, nasıl istersen öyle kullan!..
Demokrasi âşığı Başbakan’ın bu müthiş “düzeltmesi”nden yaklaşık üç hafta sonra, iktidarın hiç hazzetmediği bir köşe yazarı, Necati Doğru, çalıştığı Vatan gazetesinden istifa etti... İstifasının nedeni köşe yazısının yayımlanmamış olmasıydı!..
Ben, bu mesleğin nasıl yapılması gerektiğini, iktidar ve yakın çevresi karşısında nasıl dik durulacağını, kısacası “adam gibi gazeteci” nasıl olunacağını Necati Doğru’dan öğrendim... Bu nedenle yazısına köşemi açıyorum. Ancak yerimin darlığı nedeniyle “İstanbul’da Kaç Aytaç Durak Bulunuyor?” başlıklı yazısının “İstanbul’da Sır Kasa” bölümünü paylaşabiliyorum:
“Bu hikâye gerçektir. Kişi ve olaylar sahidir. Cerahat kokan bir kasaydı. Unutuldu gitti. Olayı size şöyle anlatayım: İktidar partisi AKP’nin adayı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ikinci kez seçilen yüksek mimar Kadir Topbaş’ın, imar danışmanlığını yapan Fethi Turgut, ailesini de alıp tatile gitmişti. Evde sadece genç oğlu vardı. Arkadaşlarına; ‘Babam her akşam eve torbalar dolusu paralarla geliyor, paraları çelik kasalara dolduruyor’ diye anlatıyordu. Bu anlatım mahallede 12 kişilik bir ‘soyguncu çetesinin örgütlenmesini’ tetiklemişti. 12 kişi plan yaptılar. Belediye Başkanı’nın imar danışmanı Fethi Turgut’un genç ve biraz da saf oğluna, dümenden bir kız arkadaş ayarladılar. Kız evde oğlanın birasına uyku ilacı kattı, oğlan uyuyunca çete eve girdi. Gerçekten 3 kasa vardı. İkisi çok büyüktü. Yerinden oynamıyordu. Çok sağlamdı açılamıyordu. Üçüncü kasa taşınabilirdi. Hırsızlar taşınabilir kasayı aldılar... İçinden 950 bin Amerikan Doları, 280 bin Avro, 200 bin Türk Lirası ve 2 kilo altın çıktı. Bu çetenin yaptığından haberli olan Ahmet Tamer adlı birisine ‘soygundan pay’ vermedikleri için o da kızdı, olayı bir ihbar mektubu ile Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a bildirdi. Onlardan ses çıkmayınca Meclis’e CHP milletvekili Çetin Soysal’a yazdı. Konu basına yansıdı. 12 hırsız yakalandı, hapse kondu...Tahmin edin! Kasanın sahibine ne oldu?Kasanın sahibi Fethi Turgut’a ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne Belediye Başkanı, ne savcı hiç kimse ‘Arkadaş sen bu kadar parayı nereden buldun, bu üç kasa evinde ne diye duruyor’ diye sormadı. Fethi Turgut, ‘Çalınan kasamdaki para sadece 200 bin dolardı’ diye açıklama yaptı olay kapandı. Hırsızlar hâlâ hapiste yatıyor. Fethi Turgut da hâlâ belediye şirketlerinin birinde bir makam sahibi olarak çalışıyor. Aytaç Durak’ı soruyorlar. Çelik sır kasayı anlatıyorum. Bu sefer ben soruyorum: İstanbul’da kaç Aytaç Durak bulunuyordur?..”
Necati Doğru’nun gazetesi tarafından sansürlenen yazısı bu... Sonuna kadar gerçek! Fethi Turgut yerinde oturuyor, yazan gazeteci istifa etti!.. Ben, çeyrek asırlık dostum, ağabeyim Necati Doğru’nun hep kulağımda çınlayan öğretisiyle bitireyim:
- Kaleminin halktan yana işlemediğini hissettiğinde kır, at!..
Bir Yurtsevere Mektup (55)
Sevgili kardeşim Balbay, köşemi bir başka gazeteciye açtığım için yerim bitti!.. Ama sana “sanatçı açılımı”nı anlatmak istiyordum!.. Bir cümle etmezsem çatlarım; bir “köşe yazarı” kızımız, Tayyip Bey’i dinleyip pek etkilenmiş, çıkışta “Açılımı engelleyenlere annelik hakkımı helal etmiyorum” demiş!.. Güzel değil mi?.. Ben de, “Açılımın a’sını duymadan, ne olduğunu bilmeden yemek masasına meze olanlara babalık hakkımı helal etmiyorum...”
Seni ve tüm yurtseverleri, sevgiyle kucaklıyorum kardeşim...
-------------------------------------------------------
http://www.haber3.com/dukkan-patronunsa,-kalem-bizimdir..--105742y.htm
Ümit Zileli umitzileli@gmail.com |
Tayyip Bey, birkaç hafta önce köşe yazarlarına öfkesini kusmuş, ardından da gazete patronlarına şöyle akıl vermişti:
- O insanlara da o kalemleri teslim edenler der ki, “Kusura bakma kardeşim bizim dükkânda sana yer yok...”
Adam gibi ülkelerde eşine benzerine rastlanması olanaksız bu gözdağı, doğal olarak büyük tepki çekti... Tayyip Bey baktı ki durum nahoş, sözlerini düzeltme yoluna gitti...
Şöyle:
- Dükkân senin, nasıl istersen öyle kullan!..
Demokrasi âşığı Başbakan’ın bu müthiş “düzeltmesi”nden yaklaşık üç hafta sonra, iktidarın hiç hazzetmediği bir köşe yazarı, Necati Doğru, çalıştığı Vatan gazetesinden istifa etti... İstifasının nedeni köşe yazısının yayımlanmamış olmasıydı!..
Ben, bu mesleğin nasıl yapılması gerektiğini, iktidar ve yakın çevresi karşısında nasıl dik durulacağını, kısacası “adam gibi gazeteci” nasıl olunacağını Necati Doğru’dan öğrendim... Bu nedenle yazısına köşemi açıyorum. Ancak yerimin darlığı nedeniyle “İstanbul’da Kaç Aytaç Durak Bulunuyor?” başlıklı yazısının “İstanbul’da Sır Kasa” bölümünü paylaşabiliyorum:
“Bu hikâye gerçektir. Kişi ve olaylar sahidir. Cerahat kokan bir kasaydı. Unutuldu gitti. Olayı size şöyle anlatayım: İktidar partisi AKP’nin adayı olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ikinci kez seçilen yüksek mimar Kadir Topbaş’ın, imar danışmanlığını yapan Fethi Turgut, ailesini de alıp tatile gitmişti. Evde sadece genç oğlu vardı. Arkadaşlarına; ‘Babam her akşam eve torbalar dolusu paralarla geliyor, paraları çelik kasalara dolduruyor’ diye anlatıyordu. Bu anlatım mahallede 12 kişilik bir ‘soyguncu çetesinin örgütlenmesini’ tetiklemişti. 12 kişi plan yaptılar. Belediye Başkanı’nın imar danışmanı Fethi Turgut’un genç ve biraz da saf oğluna, dümenden bir kız arkadaş ayarladılar. Kız evde oğlanın birasına uyku ilacı kattı, oğlan uyuyunca çete eve girdi. Gerçekten 3 kasa vardı. İkisi çok büyüktü. Yerinden oynamıyordu. Çok sağlamdı açılamıyordu. Üçüncü kasa taşınabilirdi. Hırsızlar taşınabilir kasayı aldılar... İçinden 950 bin Amerikan Doları, 280 bin Avro, 200 bin Türk Lirası ve 2 kilo altın çıktı. Bu çetenin yaptığından haberli olan Ahmet Tamer adlı birisine ‘soygundan pay’ vermedikleri için o da kızdı, olayı bir ihbar mektubu ile Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a bildirdi. Onlardan ses çıkmayınca Meclis’e CHP milletvekili Çetin Soysal’a yazdı. Konu basına yansıdı. 12 hırsız yakalandı, hapse kondu...Tahmin edin! Kasanın sahibine ne oldu?Kasanın sahibi Fethi Turgut’a ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan, ne Belediye Başkanı, ne savcı hiç kimse ‘Arkadaş sen bu kadar parayı nereden buldun, bu üç kasa evinde ne diye duruyor’ diye sormadı. Fethi Turgut, ‘Çalınan kasamdaki para sadece 200 bin dolardı’ diye açıklama yaptı olay kapandı. Hırsızlar hâlâ hapiste yatıyor. Fethi Turgut da hâlâ belediye şirketlerinin birinde bir makam sahibi olarak çalışıyor. Aytaç Durak’ı soruyorlar. Çelik sır kasayı anlatıyorum. Bu sefer ben soruyorum: İstanbul’da kaç Aytaç Durak bulunuyordur?..”
Necati Doğru’nun gazetesi tarafından sansürlenen yazısı bu... Sonuna kadar gerçek! Fethi Turgut yerinde oturuyor, yazan gazeteci istifa etti!.. Ben, çeyrek asırlık dostum, ağabeyim Necati Doğru’nun hep kulağımda çınlayan öğretisiyle bitireyim:
- Kaleminin halktan yana işlemediğini hissettiğinde kır, at!..
Bir Yurtsevere Mektup (55)
Sevgili kardeşim Balbay, köşemi bir başka gazeteciye açtığım için yerim bitti!.. Ama sana “sanatçı açılımı”nı anlatmak istiyordum!.. Bir cümle etmezsem çatlarım; bir “köşe yazarı” kızımız, Tayyip Bey’i dinleyip pek etkilenmiş, çıkışta “Açılımı engelleyenlere annelik hakkımı helal etmiyorum” demiş!.. Güzel değil mi?.. Ben de, “Açılımın a’sını duymadan, ne olduğunu bilmeden yemek masasına meze olanlara babalık hakkımı helal etmiyorum...”
Seni ve tüm yurtseverleri, sevgiyle kucaklıyorum kardeşim...
-------------------------------------------------------
http://www.haber3.com/dukkan-patronunsa,-kalem-bizimdir..--105742y.htm