Yalçın Küçük: 'Derin Devlet, içimizdeki İsrail'dir' 1
Tarih: 01:59 on 29/4/2006
Prof. Yalçın Küçük, Hülya Avşar'dan Kemal Derviş'e, Masonlar ve Büyük Kulüp'ten MİT'e, magazinden kürt meselesine yine çok ilginç açıklamalar yaptı. işte Yeni Harman dergisinin söyleşisi:
Hocam bu kez isterseniz magazinle başlayalım.Boşandı boşanacak derken Türkiye'ye sorun olan Hülya Avşar'ın boşanmasının arkasından aile öyle bir dağıldı ki toplamak mümkün görünmüyor.Bir yanda Kaya Çilingiroğtu diğer ilişkisinden baba olacağını söylüyor bir yandan birlikte çocuk yapacağız deniyor öte yandan da Hülya Avşar'ın Cenajans Grey'in eski sahibi Nail Keçeli'yle birlikte olduğu iddiaları ortalığa döküldü. Hülya Avşar boşanmayı zor mu bekledi yoksa aslında bir çok şey devam ediyordu da evlilik mi örtüyordu?
Türkiye'de, eski aydın kesimi kastediyorum, magazini bir küçümseme var, pek de anlamıyorum. Çünkü, hem burunlarının ucuyla itiyor görünüyorlar ve hem de burunlarını içinden çıkarmıyorlar. Halbuki magazin şimdi bu tekeliyet düzeninin, imam-hatip okullarıyla birlikte iki koludur, ahtapot'tan ikisidir, demek istiyorum. Bilgisizleştirmede ve sürüleştirmede silahlardan birisi imam-hatip okulları ise diğeri magazin'dir.En azından Doğu'lu bir yanı var.
Nasıl?
Farisi "mağaza" sözcüğünden gelir, biz "mağaza" diyorduk, "manifatura mağazası" yaygındı, çeşit çeşit malların depolandığı yerdir. Batı'da gazetecilikte çeşitli ve küçük küçük haberlerin verildiği sayfa oldu ve sonra bu hale geldi. Şimdi Türkay Şoray'ın veya Mustafa Denizli'nin sübyan kızlarının her gece kiminle olduklarını haber veren ve bu arada her amellerinin mana ve ehemmiyetini tebarüz ettirdikleri sayfaların adı'dır. Beni ilgilendiriyor.
Neden?
Sabetay Sevi, kendi din mensuplarına, Türk-Müslümanlar ile cinsel ilişkiyi yasaklamıştı, bunlara bakıyorum. Bakıyorum, el hak, sabetayistlerimiz sadece sabetayistlerimizte cinsel ilişkide bulunuyorlar. Evlenmeleri de böyledir.
Tabii sıkıntı çektikleri oluyor, bu sıkıntıyı en çok Mehmet Ali Erbil'de teşhis edebiliyoruz. Sıkıntıda olanlar, ithal malı yenge istimal ediyorlar amma, dışarıda Mehmet Ali'yi kim şaapsın; amma diğer Mehmet Ali, Birand, dış gezilerini iyi kullandı ve oğlu veya kızına bir yabancı partöner bulabildi, ismail Cem ipekçi ise fırsatı kaçırmadı, bakan olmuşken, hem kızını ve hem oğlunu, yabancılarla evlendiriverdi, damadının Kürt Yahudisi ve gelinin Latin Amerikalı bir sabetayist olma ihtimali yüksektir.
Bu arada meraklılarına not, "kazaz" bir Yahudi soyadıdır ve tam karşılığı "ipekçi" olmaktadır; sabetayizmi seçenler "ipekçi" oldular ve Yahudiler "kazaz" soyadında kaldılar. Ancak Atina'dan koca ithal eden manken Kazaz'ın, nerde kaldığından emin değilim, önce kaldığı, Kenan Doğulu, Antep kökenli bir ibrani asıllıdır. Yahudi Kazaz Ailesi, Antep'te çoktular.
Kıssadan hisse mi; bu medya, sabetayist olmayan hiç kimseye magazin açmaz, bu, bir. Bu ülkede, on sekiz yaşında güzel bir Türk-Müslüman kız, pahalı fahişe bile olamaz, bu, ikidir. Demek ki fahişeliğin rantı dahi, sabetayistlerdedir, bu öç, bunlan geçiş dersleri saymak yerindedir.
Gürkan Bey, ben beş taş oynamıyorum, ortaya bir bilim çıkarıyorum. a-Kemal Derviş'in babası, bir yabancı ile evliydi. b-Kemal Derviş'in kız kardeşi Zeynep, bir yabancı ile evlidir.c-Kemal Derviş'in kendisi Kemal, bir Amerikalı Yahudi ile evlidir. Bunun dışında "yakın" oldukları ve bunlardan bazılarını, transfer fiyatı olarak, Deniz Baykal saylav yapmıştı, sabetayisttirler. Demek ki Sevi'nin yatak emirleri, Yakubiler dışında, işlemektedir. Demek ki K. Derviş, hem yatakhanesinde ve hem politikasında Yahudiliğin emirlerini icra etmektedir. Son görevi de son gezisi de, ki bu gezide. Bülent Eczacıbaşı ve gizlice Deniz Baykal ile görüştü, dünya yahudi partisi çerçevesindedir.
Ben oyle yapmıyorum, magazinden de bilim ve politika çıkarıyorum.Her düzen Tanrı'lara dayanır. "illa" Allah'ını yitirmiş Türkiye magazinden tanrıcılıklar yaratıp idare etmeye çalışıyor. Ben de sürekli bu tanrıcıkları ve daha doğrusu putçukları kırıyorum. Deşifre ediyorum, kastı, gizli örgütü, tekeliyeti, çirkinliği, beceriksizliği ve ahlak dışılığı gösteriyorum. Yıkmak budur Fransızca söyleyecek olursam dechirer, deşifre etmek, dechiffrer'tir. Demekki şifreleri çözerek yıkıyorum.
Allah'larından korkmadıkları için benden korkuyorlar.
En çok korkanlarda "böyük" gazeteler ve ve "en böyük" gazetecilerdir.
Bu putcuklar, bu tanrıcıklar, böyük gazetecilerin hem icatları ve hem yataklarıdırlar, orada tüketi yortar; bunlar veya onlar, yatak oburudurlar. Bu zavallılar, kend oyuncaklarına tapınıyorlar ve bu yolla hem halkı sürüleştirmeye çalışıyorlar ve hem de halkın bunlara tapınmalarını istiyorlar. Tatmin olduklarından emin değilim, bu etoburlar, tatmin olmayı bilmiyorlar Zorluyorlar ve buna oligarşik diktatorya diyoruz.
Şu gazeteye bakın, "Hürriyet", sur manşet dedikleri bir hal var. Hürriyet'in üzerine bir Hilmi Paşa kelamı ve bir de "Kürtaj randevusunu Kaya iptal ettirdi" haberi var. Demek ki, Genelkurmay Başkanı'nın "kendimizi savunursak borsa bile düşer" hitabeti ile Kaya iptal ettirdi" haberi var. Demek ki, Generkurmay başkanı'nın "kendimizi savunursak borsa bile düşer" hitabeti ile Kaya'nın kürtajı eskiden çocuk düşürmesi diyorduk, aynı önemdedir ve Hürriyet adından daha üst-önemdedir. Memleketin en böyük meselesi, Genelkurmay Başkanı'nın borsayı düşürmemesi ve Kaya'nın da çocuk düşürmemesi veya düşürmesi'dir. Bu pek vahim bir tablodur.
Bu nedenle magazini küçümser görünenleri, bunamış olarak görüyorum. Demans halindeler. Aslına bakılırsa, sümüklü böcek oldular, kabuklarına çekildiler. Küçümsemelerini doğal buluyorum.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Paşa Hazretleri'nin bu talihsiz mülakatını, sorunuz olursa, daha sonra ele almayı planlıyorum, burada, Hilmi Paşa, iç hizmet kanununun dışına çıkmaktadır. Çünkü, iç hizmet yasasına göre, borsa, Genelkurmay Başkam'nın ilgi alanına girmemektedir, dışındadır. Borsa, dalgalı bir denizde küçük bir kayık misali iner-çıkar ve mühim değildir. Ama komutan başkadır ve borsa bambaşkadır, bu çürük ekonomi için olmak genelkurmay
başkanlarının hassasiyetleri arasında olmamak gerekmektedir. Bu denizde küçük kayık hareketleri de genelkurmay başkanlarını ilgilendirmezler.Daha ciddi meseleler var.
Komutanlar, her aklına geleni söylerse, devlet olmaktan çıkarız. Devlet'de kuvvet ve görev ayrımı vardır ve bunlar hizmet yasaları ile belirleniyor.
Hocam, bir yanlışlık olmasın, Kaya'nın değil Feraye'nin kürtajı...
Gürkan Bey, biraz önceki ön-sohbetimizde, düşecek olanın da "Kaya" olduğunu söylüyordunuz, bir kaya düşecekmiş, diğer kaya yakalamış, mesele bu değil mi?; Kaya'dan Kaya gelmiş, "Kaya the third", tam düşecek iken, ikinci Kaya kurtarmış, yanlış yapmıyorum.
Kaya'ları, kayalara çarpacağız, şimdi basına dönüyoruz.
Bu arada Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök çiftine büyük bir teşekkür borcumuz var, ne gazetecilik, eskiden çocuk düşürmeler gizli olurdu, ayıp sayılırdı, eksik olmasınlar, AKP "fahişe devrimi" yapmıştı, fahişeliği tarif olarak ilga etmişti, D-Ö de, "ayıpsızJık devrimi" yaptılar. Doğan-Özkök, bizi, kürtaj meselesinde, sur manchette, bilgilendirdiler. Demek ki çok önemli, yeni kızın hamileliğini öğrendiğimize göre Kaya ile bu kadının hangi gün hangi gece mercimeği fırına verdiklerini de öğrenmiş oluyoruz. Ne yazık, Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök, bu hamileliğin hangi pozisyon icabı vücut bulduğunu bize söylemiyorlar, söyleseler daha heyecanlı olurdu ve dahi öğrenmiş olurduk. Kemal Tahir türkçesiyle, mümkünatı yok, bizi müthiş merakta bırakıyorlar.
Ama burada müthiş bir sürpriz var..
Nedir hocam?
Köylü bunlar, diyoruz, Kaya'yla bu kız köylüdürler. Çünkü cinsel ilişkiden dolayı istenmeyen hamilelik artık ancak köylülerde olmaktadır. Şimdi "ünlü çapkın" Kaya bir daha beceriksiz çıkmıştır ve ayrıca köylü çıkmıştır. Bir kez de polisler çarşaflardan sperm toplamıştı...
Tek müziğimiz, artık türküdür.
Tek dilimiz, argo'dur.
Tek ücretimiz, asgari ücret'tir.
Tek grevimiz kalmadı ve köylerde grev yoktur, artık işçilerimiz "efendimiz" oldular.
Tek ahlakımız, ahlaksızlıktır.
Tek halimiz, utanmamak'tır.
Demek ki hem, kaya gibi, Avrupa'ya girdik ve hem de Hilmi Paşa'nın dediği gibi birinci sınıf devlet" olduk.
Ve böylece "efendimiz" olduk, Mustafa Kemal Paşa. "köylü efendimizdir" demişti, izinden gidiyoruz, hep birfikte köylü olduk.
Köydeki köylünün "anasını belliyoruz", ve "ananı al git lan" diyoruz, şehirleri köy yapıyoruz.
Peki bununla ne kazanacaklar hocam?
Çok kazanacaklar, arak tarifler yok, bütün tarifleri yıkıyoruz, şehir tarif demektir. köylüde ise tarif yoktur, bunu yapıyoruz. Sürüleştiriyoruz. Bu birinci sınıf devlet arak sürülerin omuzunda durabilmektedir. Bizans'ta sürüler, hipodromda, gladyatörlerin birbirini öldürmelerini seyrederek kendilerinden geçiyorlardı ve şimdi sürüler, bir avuç insanın birbirini düzmesiyle düzene bağlanıyorlar. Doğan-Özkök de önce görüp bizi, kimin kimi şaaptığı konusunda en önce haberdar ediyorlar.
Bakın O Hanımefendi, Hulya Hanımefendi, bu arada, yine bir büyük ifşaatta bulunuyor, "ben aşiret kılayım, aşiretlerde erkekler, 3-4 evlilik yapıyorlar" diyor. Müthiş, ama Hulya Avşar'ın aşiret kızı olma tezi, mutlaka "Türk Tarih Tezi" kadar doğrudur, buna göre bütün kavimler Türkler'den ve Hulya da aşiretten çıkmışlar, demek ki "Hulya Aşiret Savı", Türk Tarih Tezi'nden daha eksikli değildir. Öyle değil mi, ilk defa, aşiretinden bir ferdini ve bir tek akrabasını bilmediğimiz bir aşiret kızına rastlıyoruz, aynen tarih tezi'dir.
Belleğim beni yanıltmıyorsa, bir ara bu kızı güzellik kraliçesi yapmışlardı, o vücutla ve o yüzle, o boyla, o popoyla, en güzel seçmişlerdi, demek aşiretten saymışlardı. Hulya'dan söz ediyorum. Bir de şunu söyleyebiliyorum. Hülya güzelse ben de Sharon Stone'um; devamla, sonra evli çıkmıştı, söylememiş, evliliğini de bilmiyoruz, tarih sırrı misali saklıyor, kızı mı kardeşi mi onu da bilmiyoruz, ama net bir gecekondu kızı'dır, biliyoruz. Amma ve lakin sezarın hakkını sezara vermek yerindedir, koç misli erkeklerin beğendiklerini tahmin edebiliyoruz. Öyleyse ve özetle, bu hülyamızın, bir "Tarih Tezi" olduğundan eminim.
İzin verir misiniz, Gürkan Dostum, magazin şimdilik yeterlidir, biraz bilim yapalım.
Lütfen!..
Benim katkıda bulunduğum "sabetayizm" disiplini, artık önemli bir bilim'dir. Bir, sabetayist, evde judaizmi uygulayan caddede müslüman görünen olarak tarif edilmektedir. Ancak sabetayistler bazı islami kuralları da uyguluyorlar, bunlardan birisi çok-evliliktir. Gürkan Dostum, sabetayizm'de esas "al hulya'dan haberi" ilkesidir, sabetayist aşirette çok evlilik var, Hulya bunu kast etmiş olmaktadır.
Bilerek "Hulya" diyorum, ikincisi, tekrarlayabilirim, benim Hülya üzerinde sabetayizm araştırması yapmamın nedeni, çok önceden "Kaya usturuplu zina yapıyor" vecizesi olmuştu ki tekrarlıyor. Bu da Sevi'nin emirlerinden birisidir, zina ile ilgili "usturuplu" sözü sabetayizmde var, Sevi ve izleyicileri Yahudiliği reforme ediyorlardı, Sabetayistler'de "usturuplu zina" ve "evlilik dışı çocuk" mubahtır. Hem Sevi ve özellikle yerine geçmek isteyen izmir'den maruf bir Yahudi ki "Derviş Efendi" adını almıştı, Kemal Derviş'in ve Derviş Ailesi'nin büyük dedesidir, onamastique'de "epynom" da diyoruz, bu aileye, Derviş'ten
gayri "eriş", deriş, "bükey", pekdeğer soyadlarıyla da rastlıyoruz, free-love doktirinini savundular. Sabetayistleri-miz, evlilik dışı çocukları, "kendi" çocukları kadar benimsiyorlar, bir "kurum" sayıyorlar ve hiç reklam yapmıyorlar. Bunu, hem endogami'nin sakıncalarını azaltmak ve hem de aşiretten yoksul ve gürbüz genç erkeklerin Türk-müslüman kadınlarla cinsel ilişki kurmalarının önüne geçmek üzere sistematize ediyorlar. Gürkan Dostum, şimdilik bu kadar, disiplinimiz derin olmakla, bu konuyu burada bırakıyorum, önemli bir literatür var.
Şimdi reklam çağındayız.
Tarih: 01:59 on 29/4/2006
Prof. Yalçın Küçük, Hülya Avşar'dan Kemal Derviş'e, Masonlar ve Büyük Kulüp'ten MİT'e, magazinden kürt meselesine yine çok ilginç açıklamalar yaptı. işte Yeni Harman dergisinin söyleşisi:
Hocam bu kez isterseniz magazinle başlayalım.Boşandı boşanacak derken Türkiye'ye sorun olan Hülya Avşar'ın boşanmasının arkasından aile öyle bir dağıldı ki toplamak mümkün görünmüyor.Bir yanda Kaya Çilingiroğtu diğer ilişkisinden baba olacağını söylüyor bir yandan birlikte çocuk yapacağız deniyor öte yandan da Hülya Avşar'ın Cenajans Grey'in eski sahibi Nail Keçeli'yle birlikte olduğu iddiaları ortalığa döküldü. Hülya Avşar boşanmayı zor mu bekledi yoksa aslında bir çok şey devam ediyordu da evlilik mi örtüyordu?
Türkiye'de, eski aydın kesimi kastediyorum, magazini bir küçümseme var, pek de anlamıyorum. Çünkü, hem burunlarının ucuyla itiyor görünüyorlar ve hem de burunlarını içinden çıkarmıyorlar. Halbuki magazin şimdi bu tekeliyet düzeninin, imam-hatip okullarıyla birlikte iki koludur, ahtapot'tan ikisidir, demek istiyorum. Bilgisizleştirmede ve sürüleştirmede silahlardan birisi imam-hatip okulları ise diğeri magazin'dir.En azından Doğu'lu bir yanı var.
Nasıl?
Farisi "mağaza" sözcüğünden gelir, biz "mağaza" diyorduk, "manifatura mağazası" yaygındı, çeşit çeşit malların depolandığı yerdir. Batı'da gazetecilikte çeşitli ve küçük küçük haberlerin verildiği sayfa oldu ve sonra bu hale geldi. Şimdi Türkay Şoray'ın veya Mustafa Denizli'nin sübyan kızlarının her gece kiminle olduklarını haber veren ve bu arada her amellerinin mana ve ehemmiyetini tebarüz ettirdikleri sayfaların adı'dır. Beni ilgilendiriyor.
Neden?
Sabetay Sevi, kendi din mensuplarına, Türk-Müslümanlar ile cinsel ilişkiyi yasaklamıştı, bunlara bakıyorum. Bakıyorum, el hak, sabetayistlerimiz sadece sabetayistlerimizte cinsel ilişkide bulunuyorlar. Evlenmeleri de böyledir.
Tabii sıkıntı çektikleri oluyor, bu sıkıntıyı en çok Mehmet Ali Erbil'de teşhis edebiliyoruz. Sıkıntıda olanlar, ithal malı yenge istimal ediyorlar amma, dışarıda Mehmet Ali'yi kim şaapsın; amma diğer Mehmet Ali, Birand, dış gezilerini iyi kullandı ve oğlu veya kızına bir yabancı partöner bulabildi, ismail Cem ipekçi ise fırsatı kaçırmadı, bakan olmuşken, hem kızını ve hem oğlunu, yabancılarla evlendiriverdi, damadının Kürt Yahudisi ve gelinin Latin Amerikalı bir sabetayist olma ihtimali yüksektir.
Bu arada meraklılarına not, "kazaz" bir Yahudi soyadıdır ve tam karşılığı "ipekçi" olmaktadır; sabetayizmi seçenler "ipekçi" oldular ve Yahudiler "kazaz" soyadında kaldılar. Ancak Atina'dan koca ithal eden manken Kazaz'ın, nerde kaldığından emin değilim, önce kaldığı, Kenan Doğulu, Antep kökenli bir ibrani asıllıdır. Yahudi Kazaz Ailesi, Antep'te çoktular.
Kıssadan hisse mi; bu medya, sabetayist olmayan hiç kimseye magazin açmaz, bu, bir. Bu ülkede, on sekiz yaşında güzel bir Türk-Müslüman kız, pahalı fahişe bile olamaz, bu, ikidir. Demek ki fahişeliğin rantı dahi, sabetayistlerdedir, bu öç, bunlan geçiş dersleri saymak yerindedir.
Gürkan Bey, ben beş taş oynamıyorum, ortaya bir bilim çıkarıyorum. a-Kemal Derviş'in babası, bir yabancı ile evliydi. b-Kemal Derviş'in kız kardeşi Zeynep, bir yabancı ile evlidir.c-Kemal Derviş'in kendisi Kemal, bir Amerikalı Yahudi ile evlidir. Bunun dışında "yakın" oldukları ve bunlardan bazılarını, transfer fiyatı olarak, Deniz Baykal saylav yapmıştı, sabetayisttirler. Demek ki Sevi'nin yatak emirleri, Yakubiler dışında, işlemektedir. Demek ki K. Derviş, hem yatakhanesinde ve hem politikasında Yahudiliğin emirlerini icra etmektedir. Son görevi de son gezisi de, ki bu gezide. Bülent Eczacıbaşı ve gizlice Deniz Baykal ile görüştü, dünya yahudi partisi çerçevesindedir.
Ben oyle yapmıyorum, magazinden de bilim ve politika çıkarıyorum.Her düzen Tanrı'lara dayanır. "illa" Allah'ını yitirmiş Türkiye magazinden tanrıcılıklar yaratıp idare etmeye çalışıyor. Ben de sürekli bu tanrıcıkları ve daha doğrusu putçukları kırıyorum. Deşifre ediyorum, kastı, gizli örgütü, tekeliyeti, çirkinliği, beceriksizliği ve ahlak dışılığı gösteriyorum. Yıkmak budur Fransızca söyleyecek olursam dechirer, deşifre etmek, dechiffrer'tir. Demekki şifreleri çözerek yıkıyorum.
Allah'larından korkmadıkları için benden korkuyorlar.
En çok korkanlarda "böyük" gazeteler ve ve "en böyük" gazetecilerdir.
Bu putcuklar, bu tanrıcıklar, böyük gazetecilerin hem icatları ve hem yataklarıdırlar, orada tüketi yortar; bunlar veya onlar, yatak oburudurlar. Bu zavallılar, kend oyuncaklarına tapınıyorlar ve bu yolla hem halkı sürüleştirmeye çalışıyorlar ve hem de halkın bunlara tapınmalarını istiyorlar. Tatmin olduklarından emin değilim, bu etoburlar, tatmin olmayı bilmiyorlar Zorluyorlar ve buna oligarşik diktatorya diyoruz.
Şu gazeteye bakın, "Hürriyet", sur manşet dedikleri bir hal var. Hürriyet'in üzerine bir Hilmi Paşa kelamı ve bir de "Kürtaj randevusunu Kaya iptal ettirdi" haberi var. Demek ki, Genelkurmay Başkanı'nın "kendimizi savunursak borsa bile düşer" hitabeti ile Kaya iptal ettirdi" haberi var. Demek ki, Generkurmay başkanı'nın "kendimizi savunursak borsa bile düşer" hitabeti ile Kaya'nın kürtajı eskiden çocuk düşürmesi diyorduk, aynı önemdedir ve Hürriyet adından daha üst-önemdedir. Memleketin en böyük meselesi, Genelkurmay Başkanı'nın borsayı düşürmemesi ve Kaya'nın da çocuk düşürmemesi veya düşürmesi'dir. Bu pek vahim bir tablodur.
Bu nedenle magazini küçümser görünenleri, bunamış olarak görüyorum. Demans halindeler. Aslına bakılırsa, sümüklü böcek oldular, kabuklarına çekildiler. Küçümsemelerini doğal buluyorum.
Genelkurmay Başkanı Hilmi Paşa Hazretleri'nin bu talihsiz mülakatını, sorunuz olursa, daha sonra ele almayı planlıyorum, burada, Hilmi Paşa, iç hizmet kanununun dışına çıkmaktadır. Çünkü, iç hizmet yasasına göre, borsa, Genelkurmay Başkam'nın ilgi alanına girmemektedir, dışındadır. Borsa, dalgalı bir denizde küçük bir kayık misali iner-çıkar ve mühim değildir. Ama komutan başkadır ve borsa bambaşkadır, bu çürük ekonomi için olmak genelkurmay
başkanlarının hassasiyetleri arasında olmamak gerekmektedir. Bu denizde küçük kayık hareketleri de genelkurmay başkanlarını ilgilendirmezler.Daha ciddi meseleler var.
Komutanlar, her aklına geleni söylerse, devlet olmaktan çıkarız. Devlet'de kuvvet ve görev ayrımı vardır ve bunlar hizmet yasaları ile belirleniyor.
Hocam, bir yanlışlık olmasın, Kaya'nın değil Feraye'nin kürtajı...
Gürkan Bey, biraz önceki ön-sohbetimizde, düşecek olanın da "Kaya" olduğunu söylüyordunuz, bir kaya düşecekmiş, diğer kaya yakalamış, mesele bu değil mi?; Kaya'dan Kaya gelmiş, "Kaya the third", tam düşecek iken, ikinci Kaya kurtarmış, yanlış yapmıyorum.
Kaya'ları, kayalara çarpacağız, şimdi basına dönüyoruz.
Bu arada Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök çiftine büyük bir teşekkür borcumuz var, ne gazetecilik, eskiden çocuk düşürmeler gizli olurdu, ayıp sayılırdı, eksik olmasınlar, AKP "fahişe devrimi" yapmıştı, fahişeliği tarif olarak ilga etmişti, D-Ö de, "ayıpsızJık devrimi" yaptılar. Doğan-Özkök, bizi, kürtaj meselesinde, sur manchette, bilgilendirdiler. Demek ki çok önemli, yeni kızın hamileliğini öğrendiğimize göre Kaya ile bu kadının hangi gün hangi gece mercimeği fırına verdiklerini de öğrenmiş oluyoruz. Ne yazık, Aydın Doğan-Ertuğrul Özkök, bu hamileliğin hangi pozisyon icabı vücut bulduğunu bize söylemiyorlar, söyleseler daha heyecanlı olurdu ve dahi öğrenmiş olurduk. Kemal Tahir türkçesiyle, mümkünatı yok, bizi müthiş merakta bırakıyorlar.
Ama burada müthiş bir sürpriz var..
Nedir hocam?
Köylü bunlar, diyoruz, Kaya'yla bu kız köylüdürler. Çünkü cinsel ilişkiden dolayı istenmeyen hamilelik artık ancak köylülerde olmaktadır. Şimdi "ünlü çapkın" Kaya bir daha beceriksiz çıkmıştır ve ayrıca köylü çıkmıştır. Bir kez de polisler çarşaflardan sperm toplamıştı...
Tek müziğimiz, artık türküdür.
Tek dilimiz, argo'dur.
Tek ücretimiz, asgari ücret'tir.
Tek grevimiz kalmadı ve köylerde grev yoktur, artık işçilerimiz "efendimiz" oldular.
Tek ahlakımız, ahlaksızlıktır.
Tek halimiz, utanmamak'tır.
Demek ki hem, kaya gibi, Avrupa'ya girdik ve hem de Hilmi Paşa'nın dediği gibi birinci sınıf devlet" olduk.
Ve böylece "efendimiz" olduk, Mustafa Kemal Paşa. "köylü efendimizdir" demişti, izinden gidiyoruz, hep birfikte köylü olduk.
Köydeki köylünün "anasını belliyoruz", ve "ananı al git lan" diyoruz, şehirleri köy yapıyoruz.
Peki bununla ne kazanacaklar hocam?
Çok kazanacaklar, arak tarifler yok, bütün tarifleri yıkıyoruz, şehir tarif demektir. köylüde ise tarif yoktur, bunu yapıyoruz. Sürüleştiriyoruz. Bu birinci sınıf devlet arak sürülerin omuzunda durabilmektedir. Bizans'ta sürüler, hipodromda, gladyatörlerin birbirini öldürmelerini seyrederek kendilerinden geçiyorlardı ve şimdi sürüler, bir avuç insanın birbirini düzmesiyle düzene bağlanıyorlar. Doğan-Özkök de önce görüp bizi, kimin kimi şaaptığı konusunda en önce haberdar ediyorlar.
Bakın O Hanımefendi, Hulya Hanımefendi, bu arada, yine bir büyük ifşaatta bulunuyor, "ben aşiret kılayım, aşiretlerde erkekler, 3-4 evlilik yapıyorlar" diyor. Müthiş, ama Hulya Avşar'ın aşiret kızı olma tezi, mutlaka "Türk Tarih Tezi" kadar doğrudur, buna göre bütün kavimler Türkler'den ve Hulya da aşiretten çıkmışlar, demek ki "Hulya Aşiret Savı", Türk Tarih Tezi'nden daha eksikli değildir. Öyle değil mi, ilk defa, aşiretinden bir ferdini ve bir tek akrabasını bilmediğimiz bir aşiret kızına rastlıyoruz, aynen tarih tezi'dir.
Belleğim beni yanıltmıyorsa, bir ara bu kızı güzellik kraliçesi yapmışlardı, o vücutla ve o yüzle, o boyla, o popoyla, en güzel seçmişlerdi, demek aşiretten saymışlardı. Hulya'dan söz ediyorum. Bir de şunu söyleyebiliyorum. Hülya güzelse ben de Sharon Stone'um; devamla, sonra evli çıkmıştı, söylememiş, evliliğini de bilmiyoruz, tarih sırrı misali saklıyor, kızı mı kardeşi mi onu da bilmiyoruz, ama net bir gecekondu kızı'dır, biliyoruz. Amma ve lakin sezarın hakkını sezara vermek yerindedir, koç misli erkeklerin beğendiklerini tahmin edebiliyoruz. Öyleyse ve özetle, bu hülyamızın, bir "Tarih Tezi" olduğundan eminim.
İzin verir misiniz, Gürkan Dostum, magazin şimdilik yeterlidir, biraz bilim yapalım.
Lütfen!..
Benim katkıda bulunduğum "sabetayizm" disiplini, artık önemli bir bilim'dir. Bir, sabetayist, evde judaizmi uygulayan caddede müslüman görünen olarak tarif edilmektedir. Ancak sabetayistler bazı islami kuralları da uyguluyorlar, bunlardan birisi çok-evliliktir. Gürkan Dostum, sabetayizm'de esas "al hulya'dan haberi" ilkesidir, sabetayist aşirette çok evlilik var, Hulya bunu kast etmiş olmaktadır.
Bilerek "Hulya" diyorum, ikincisi, tekrarlayabilirim, benim Hülya üzerinde sabetayizm araştırması yapmamın nedeni, çok önceden "Kaya usturuplu zina yapıyor" vecizesi olmuştu ki tekrarlıyor. Bu da Sevi'nin emirlerinden birisidir, zina ile ilgili "usturuplu" sözü sabetayizmde var, Sevi ve izleyicileri Yahudiliği reforme ediyorlardı, Sabetayistler'de "usturuplu zina" ve "evlilik dışı çocuk" mubahtır. Hem Sevi ve özellikle yerine geçmek isteyen izmir'den maruf bir Yahudi ki "Derviş Efendi" adını almıştı, Kemal Derviş'in ve Derviş Ailesi'nin büyük dedesidir, onamastique'de "epynom" da diyoruz, bu aileye, Derviş'ten
gayri "eriş", deriş, "bükey", pekdeğer soyadlarıyla da rastlıyoruz, free-love doktirinini savundular. Sabetayistleri-miz, evlilik dışı çocukları, "kendi" çocukları kadar benimsiyorlar, bir "kurum" sayıyorlar ve hiç reklam yapmıyorlar. Bunu, hem endogami'nin sakıncalarını azaltmak ve hem de aşiretten yoksul ve gürbüz genç erkeklerin Türk-müslüman kadınlarla cinsel ilişki kurmalarının önüne geçmek üzere sistematize ediyorlar. Gürkan Dostum, şimdilik bu kadar, disiplinimiz derin olmakla, bu konuyu burada bırakıyorum, önemli bir literatür var.
Şimdi reklam çağındayız.